(Her biri refîkının sözünü tasdîk ederek) şöyle dedikleri rivâyet edilmiştir. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Hudeybiye seferinde (Medîne`den) çıkmıştı. Yolun bir kısmına vardıklarında Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (maiyyetine): - Hâlid İbn-i Velîd birtakım Kureyş süvârisiyle gözcü olarak Gamîm mevkiindedir. Şimdi siz yolun sağ tarafını tutunuz! buyurdu. Vallahi Hâlid Peygamber`le maiyyetinin hareketini anlamadı. Nihâyet Hâlid, ordumuzun kaldırdığı kara tozu gördü de hayvanına ayağiyle vurup koşturarak (Resûl-i Ekrem`in geldiğini) Kureyş`e bildirmek üzere (sür`atle) gitti. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem de (ordusiyle) yürüdü. Nihâyet Seniyye mevkiine gelmişti ki, oradan Kureyş (in karargâhı) üzerine inilirdi. Burada Resûlullah`ın râkib olduğu (Kasvâ) adlı deve çöktü. Nâs: - Kasvâ harîn oldu, Kasvâ harin oldu, demeğe başladı. Hayvan (ı sevk ettilerse de) çökertmekte ısrâr etti. Yine halk. - Kasvâ harîn oldu, Kasvâ harin oldu, demişlerdi. Bunun üzerine Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: - Kasvâ harînleşmez, onun çökmek huyu da yoktur. Fakat (vaktiyle Mekke`ye girmekten) Fîl`i men` eden (Kudretu`llah şimdi de) Kasvâ`yı men` etti, buyurdu. Bundan sonra Resûlullah: - Hayâtım yed-i kudretinde olan Allah`a yemîn ederim ki Kureyş, Allah`ın (Harem dâhilinde) muhterem kıldığı şeylere ta`zîm kasdederek benden ne kadar müşkül talebde bulunursa ben onu muhakkak onlara vereceğim, buyurdu. Sonra Kasvâ`yı sürdü. Hayvan hemen sıçrayıp kalktı. Râvî demiştir ki: Bu def`a Resûlullah Kureyş tarafından inhirâf ederek nihâyet suyu az olan "Semed" kuyusu yolu üzerindeki Hudeybiye (mevkii) nin müntehâsına indi. Bu az suyu, halk, birer parça almış ve halkın orada meks-ü ikameti için su bırakmayıp kuyunun suyunu kâmilen çekmişlerdi. Şimdi Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e susuzluktan şikâyet olundu. Bunun üzerine Resûlullah ok mahfazasından bir ok çıkardı. Sonra onlara bu oku Semed kuyusuna koymalarını emretti. Vallahi o anda kuyunun suyu coşmağa başladı. Suyun bu feverânı, Ashâb-ı Resûl oradan dönünceye kadar onları suya kandırmak için devâm etti (Ashâb-ı Nebî kuyunun kenârında oturarak su kaplarını doldururlardı). Resûlullah ile maiyeti bu halde iken Huzâî Büdeyl İbn-i Verka` kendi kabîlesi Huzâa`dan bir kaç kişi ile çıkageldi (Mekke ve havâlisindeki) Tihâme kabîleleri arasında Huzâîler, ötedenberi Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in sırdaşı idi. (Müslim olsun müşrik bulunsun bütün Huzâîler, Mekke`de olup biten her şeyi Resûl-i Ekrem`den saklamazlar, gizlice bildirirlerdi). Büdeyl gelince Resûl-i Ekrem`e: - (Haberiniz olsun! Kureyş`in) Kâ`b İbn-i Lüey ile Âmir İbn-i Lüey kabîleleri Hüdeybiye surlarının en zengin menbâlarına kondular. Sütlü ve yavrulu develeri (kadınları ve çocukları) da yanlarında bulunuyor (maîşetleri yolundadır). Şimdi ben onları bu halde bıraktım geliyorum. Bunlar muhakkak size karşı harb edecekler. Ve sizi Beyt-i Şerîf`e girmek) ten men` edecekler, dedi. Resûlullah da şöyle buyurdu: - Fakat biz, hiç bir kimse ile harbetmek için gelmedik. Biz yalnız omre etmek niyetiyle geldik. Bununla berâber (Bedr, Handek) harbi, Kureyş`in maddî ve ma`nevî bütün kuvvetlerini za`fa ve onları hayli zazara uğratmıştır. Eğer Kureyş arzu ederse ben onlarla aramızda bir (mütâreke) müddet (i) tâyin edeyim.