Rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (bir da`vet üzerine Kur`ân bilenlerden) yetmiş kişiyi Âmir oğullarına ve Süleym oğullarından bâzı soylara (irşad ve din öğretmek için) göndermişti. Bunlar Meûne kuyusuna) vardıklarında dayım (Harâm İbn-i Milhân) arkadaşlarına: - Sizden önce ben (Süleym oğullarına) varayım da eğer onlar bana Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den (aldığımız emri) kendilerine teblîğ edinceye kadar aman verirlerse (ne âlâ), vermezler (de ihânet ederler) se (zâten) siz de (benden uzakta değil) bana yakın bulunuyorsunuz, dedi, ve ilerledi. Süleym oğulları (ibtidâ) dayıma aman verdiler. O da Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den (aldığı emirleri) teblîğ ettiği sırada onlar ansızın aralarından (Âmir İbn-i Tufeyl denilen) bir kimseye işâret ettiler. O da dayımı (arkasından şiddetle) mızraklandı. Bir halde ki, mızrağı göğsünden çıkardı. Bu ölüm darbesi üzerine Harâm (göğsünden fışkıran kanlara ellerini bulayıp yüzüne ve başına sürerek): - Allah büyüktür, Kâ`be`nin sâhibine yemîn ederim ki, ben (şahâdet rütbesi) kazandım, diye haykırdı. Sonra (bu gaddar) Süleym oğulları dayımın geri kalan arkadaşlarına döndüler. Dağa kaçan (Kâ`b İbn-i Zeyd denilen) aksak bir kişiden başka onları da öldürdüler. Şimdi Cibrîl aleyhi`s-selâm (bu fâciayı) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e: - Seriyyedeki bütün Ashâbın Rablarına kavuştular. Allah onlardan râzı oldu, onları da mumnûn etti. diye bildirdi. O zamanlar biz, (Cibrîl`in Peygamberimize vâkı` olan) bu (vahyi) ni (Kur`ân olarak): - Biz (şehitler) i (Peygamberimize ve) kavmimize haber veriniz: biz, Rabbimize kavuştuk, O bizden râzı oldu, bizi de hoşnûd etti, diye okurduk. Bir zaman sonra (tilâveti) nesh olundu. Bu (fâcia) nın üzerine Resûlullah, Allah`a ve O`nun Resûlüne isyân eden şu Ri`l, Zekvân, Lihyân oğulları ve Usayye oğulları üzerine kırk sabah (la`netle karışık) dûa etti.