Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bana: - (Ey Cerîr! Şu) Zülhalâsa (nın elin) den bana rahat vermez misin? O, Has`am (kabîlesi) dâhilinde (Beytü`l-Harâm`a karşı yapılmış içi put dolu) bir binâ idi. Yemenlilerin Kâ`be`si diye anılırdı. (Bu cihetle Resûlullah`ın gönlüne yük veriyordu). Cerîr der ki: Ahmes kabîlesinden yüz elli süvârînin başında Zülhalasa`ya gittim. Ahmesliler iyi ata binerlerdi. Fakat ben bir türlü at üstünde duramazdım. (Kalbimi sıkardı). Bu sebeble Resûlullah göğsüme (şiddetli) bir darbe indirdi. Hattâ parmaklarının izini göğsümde görmüştüm. Ve: Yâ Rab! Sen Cerîr`i (at üstünde) sâbit kıl! Onu hâdî kıl, mehdî kıl! diye duâ buyurdu. Müteâkıben Cerîr Zülhalasa`ya gitti. O (şirk ma`bedi) ni yıktı, yaktı. Sonra Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e (Husayn İbn-i Rebîa ile) vaziyeti bildirdi. Cerîr`in gönderdiği bu zât Resûlullah`a: - Yâ Resûla`llah! Seni Hak Peygamber gönderen Allah`a yemîn ederim ki; huzûruna ben (boş) gelmedim. Tâ ki ben o (şirk ma`bedi) ni uyuz deve gibi (bakımsız, harâb) bir halde bıraktım geldim, dedi. (Râvî der ki: bunun üzerine) Resûlullah: - Ahmes kabîlesinin atları ve süvârîleri mübârek ola! diye beş kere düâ buyurdu.