Rivâyete göre, şöyle demiştir: (İslâm`ın ilk günlerinde bir gün) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Kâ`be`nin gölgesinde kaftanın yastık ederek dayandığı bir sırada kendisine (Kureyş müşriklerinin işkencelerinden) şikâyet etmiştik: - Yâ Resûla`llah! Bizim için Allah`dan nusrat, (müşriklere galebemizi) dileyemez misin? (Bunların zulmünden) halâsımız için Allah`a duâ edemez misin? demiştik. Resûlullah şöyle buyurdu: - (Ashâbım, sabrediniz!) Sizden önceki ümmetler içinde öyle (mazlûm) kişi bulunmuştur ki, müşrikler tarafından onun için yerde bir çukur kazılır, o (zavallı) kişi o çukura (başı meydanda kalarak) gömülürdü. Sonra bir testere getirilir. Başı üstüne konularak ikiye bölünürdü de (bu işkence) o mü`mini dîninden döndüremezdi. (Bir başkasına da) demir taraklarla etinin altındaki kemiği ve siniri taranı (larak işkence edi)lirdi de işkence o mü`mini dîninden çeviremezdi. Ashâbım! Allah`a yemîn ederim ki, şu İslâm dîni her halde ve muhakkak sûrette kemâle erecektir. Bir derecedeki, bir süvari (yalnız başına) San`a`dan Hadramut`a kadar (selâmetle) gidecek, Allah (Azze ve Celle) den başka hiç bir şeyden korkmıyacaktır. Yâhut (yolcu) koyun sâhibi (ise) koyunu üzerine kurt saldırmasından korkacaktır. Fakat Ashâb`ım acele ediyorsunuz!