Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in zevcesi Âişe radiya`llahu anhâ`dan rivâyete göre şöyle demiştir: Babamla anamın İslâm dîniyle mütedeyyin olmıyarak yaşadıklarını hiç hatırlamadım. O zamanlarda bir günümüz geçmezdi ki, o günde sabah ve akşam vakitlerinde Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bize gelmemiş olsun. Müslümanlar (Kureyş müşrikleri tarafından) ezâ ve işkenceye uğrayınca (Resûlullah Habeşistan`a hicrete izin vermiş) Ebû Bekir de Habeşe diyârı tarafına hicret etmek üzere (Mekke`den) çıkmıştı. Ebû Bekir Berkü`l-ğımâd mevkiine gelince kendisine İbnü`d-Değıne kavuşmuştu. İbnü`d-Değıne Kare kabîlesinin ulusudur. Ebû Bekir`e: - Nereye gitmek istiyorsun? diye sordu. Ebû Bekir de: - Beni kavmim (in ezâsı) çıkardı. Şöyle tenhâ bir yere çekilmek ve orada Rabb`ime ibâdet etmek istiyordum! demekle İbnü`d-Değıne: - Ey Ebû Bekir! Senin gibi bir zât, ne yurdundan çıkar, ne de (başkaları tarafından) çıkarılır. Bir hakîkattir ki, sen, herkeste bulunmıyan (en değerli) bir mahı ihsân edersin; akrabânı ziyâret eylersin; reşîd olmıyan âile efrâdının yükünü çekersin; misâfiri ağırlarsın; hayır işlere yardım edersin!. Şimdi ben senin için bir hâmîyim. Haydi (Mekke`ye) dön de kendi memleketinde Rabb`ine ibâdet et! demiştir. Bunun üzerine Ebû Bekir geri dönmüş, İbnü`d-Değine de kendisiyle berâber yollanmıştır. (Mekke`ye gelince) İbnü`d-Değıne o akşam Kureyş eşrâfını dolaşarak onlara: - Ey Kureyş! Ebû Bekir gibi muhterem bir zât şüphesiz ki, ne memleketinden darılıp çıkar, ne de çıkar (ılmağa mecbûr ed) ilirdi. Ey Kureyş! Siz, şu âlî fazîletleri hâiz olan bir adamı memleketinden çıkarmak mı istersiniz? O, hayır işlere yardım eder; o, akrabâyı ziyâret eyler; o, âile yükünü çeker; o, misâfiri ağırlar; o, kimsede bulunmıyan en kıymetli malı ihsân eder! diyerek Ebû Bekir`i emânına aldı. Kureyş de İbnü`d-Değıne`nin Ebû Bekr`i emânına almasını reddetmedi. Hakkındaki bu sözlerini yalanlayıp ahd ü emânını reddetmediler. Ve İbnü`d-Değıne`ye: - Ebû Bekr`e söyle! O, (bir şeye karışmasın!) Evinde Rabb`ine ibâdet etsin; evinde namaz kılsın; ne dilerse okusun! Fakat okuduğu ile bize ezâ vermesin; alenî okumasın!. Çünkü biz, kadınlarımızı ve çocuklarımızı dalâle düşürmesinden korkarız! dediler. Kureyş`in bu sözlerini de İbnü`d-Değıne Ebû Bekr`e söyledi. Ebû Bekir de bu şerâite göre evinde Rabb`ine ibâdet etmek, namazını âşikâre kılmamak, evinin dışında Kur`ân okumamak üzere ikamet etti. Bir zaman sonra Ebû Bekir için bunu muhâlifi bir re`y hâsıl oldu da evinin önünde bir mescid yaptı. Burada namaz kılmağa, Kur`ân okumağa başladı. Bunun üzerine müşrik kadınları ve çocukları Ebû Bekir`in ibâdet ve kırâatine taaccüb ederek ona bakmak için birbirlerini itiyor ve onun üzerine düşüyorlardı. Ebû Bekir ince yürekli idi. Çok ağlardı. Kur`ân okuduğu vakit bir türlü göz yaşların tutamazdı. Ebû Bekr`in bu hâli Kureyş müşriklerinin eşrâfını korkuttu da onlar İbnü`d-Değıne`ye haber gönderdiler. İbnü`d-Değıne de onların yanına geldi. Kureyş: - Biz Ebû Bekir hakkında -evinde Rabb`ine ibâdet etmek üzere- himâye ve siyânetine müsâade etmiştik. Ebû Bekir ise bu haddi tecâvüz ederek evinin önünde bir mescid yapmış, içinde alenî namaz kılmağa, Kur`ân okumağa başlamıştır. Doğrusu biz, kadınlarımızın, çocuklarımızın iğfâl edilmesinden korkuyoruz.