Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Necrân (hıristiyanların)ın iki ulusu (Abdülmesîh) Âkıb ile Seyyid (Eyhem) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelmişlerdi. Resûlullah ile mülâane etmek istiyorlardı. Huzeyfe der ki: Âkıb ile Seyyid`den biri, arkadaşına: - Sakın Muhammed`le mülâaneye girişme! Vallahi Muhammed eğer Peygamberse, bir lâ`n eder (ve dünyâ, âhiret Allah`ın rahmetinden uzak bulunmamıza bir duâ eder) ki, ne biz, ne de bizden sonra gelecek evlâd ve ahfâdımız felâh bulmayız! dedi. Bu mütâlâa üzerine Necranlıların bu iki reîsi, Resûlullah`a gelerek: - (Hıristiyan kalacağız. Fakat) bizden istediğin vergiyi vereceğiz! Şu kadar ki, bizimle Necrân`a emniyetli bir zâtı (me`mûr) gönderiniz! Göndereceğiniz bu kimse her halde emîn olsun! dediler. Resûlullah da: - Ben de muhakkak sûretle sizinle bi-hakkın emniyetli ve mu`temed bir kişiyi gönderirim! buyurdu. Resûlullah`ın bu sözü üzerine Ashâb`ı (bu yüce emniyet ve i`timad kime tevcih buyurulacak diye) intizâr ettiler. Bu halde Resûl-i Ekrem: - Kalk yâ Ebâ Ubeyde İbn-i Cerrâh! buyurdu. Ebû Ubeyde ayağa kalkınca da onu göstererek: - İşte bu gördüğünüz sîmâ İslâm ümmetinin emînidir! buyurdu. Enes radiya`llahu anh`in Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den bir rivâyetinde de Peygamberimiz: Her ümmetin bir emîni vardır. İslâm ümmetinin emîni de Ebû Ubeyde İbn-i Cerrâh`dır! buyurmuştur. (Ve cizye cibâyeti için Ebû Ubeyde`yi göndermiştir).