Şöyle rivâyet olunmuştur: Alî İbn-i Ebî Tâlib radiya`llahu anh Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in vefâtı hastalığında yanında çıkmıştı. Nâs: - Yâ Ebe`l-Hasen! Resûlullah (bu gece) nasıl sabahladı? diye sordular. Alî: - Allah`a hamdolsun hastalıktan ifâkat bularak sabahladı. diye cevâb verdi. Alî`nin bu cevâbı üzerine onun elini (babam) Abbâs radiya`llahu anh tutarak Alî`ye: - Vallahi üç gün sonra başkasına kul, köle olacaksın! Çünkü ben kesin olarak sanırım ki, Resûlullah bu hastalığından yakında ölecektir. Ben Abdü`l-Muttalib oğullarının ölüm sırasında yüzlerini (n ne şekil aldıklarını tecrübemle) bilirim. Şimdi sen biz (Hâşimîler) nâmına Resûlullah`a git, bu (hilâfet), iş (i) kimde bulunacağını Resûlullah`a sor! Hılâfet bize âid ise bunu (Resûlullah`ın sağlığında) bilelim. Bizden başkasına âid ise bunu da öğrenelim, ve bizi ona vasiyyet etsin, dedi. (Alî: - Bu işi bizden başka uman bulunur mu? dersin, diye sordu. - Vallahi bulunur sanırım, dedi.) Bunun üzerine Alî: - Vallahi bu işi biz Resûlullah`a sorar, o da bizi bundan men`ederse (iyi bil ki) Resûlullah (ın vefâtın) dan sonra halk (bununla istidlâl ederek) hılâfeti bize vermezler. Bu cihetle ben Resûlullah`a sormam (ve hilâfet istemem) diye yemîn etti. (Resûlullah`ın vefâtı üzerine Abbâs) Alî`ye: Elini uzat, bîat edeyim. (Beni görerek) halk da bîat edecektir, dediyse de Alî bu teklîfi de kabûl etmedi.