Rivâyete göre, müşârün-ileyh şöyle der idi: Kendisinden başka ma`bûd olmayan Allah`a yemîn ederim ki, kat`î sûrette ben (kâh) açlıktan karnıma taş bağlardım. Bir gün ben (Resûlu`llah ile Ashâb`ının mescidden) çıkıp gittikleri yol uğrağı üzerine (aç ve mecalsiz) oturdum. Bu sırada Ebû Bekir geçti. Ona Allah Kitâbı`ndan bir âyet sordum. (Maksadım öğrenmek değildi, pek iyi biliyordum) ben yalnız karnımı doyurtmak istiyordum. Ömer de geçti gitti, beni doyurmadı. Sonra Ebu`l-Kasım Salla`llahu aleyhi ve sellem uğradı, ve beni görüp kendimdeki halsizliği, yüzümdeki açlık âsârını anlayınca, Resûlu`llah güldü. Sonra bana: Yâ Ebâ Hirr! Dedi. Ben de: Buyurunuz, emrinize hazırım Yâ Resûla`llah! Dedim. Resûl-i Ekrem: Ardım sıra gel, buyurdu, yürüdü. Ben de onu takip ettim. (Hâne-i saâdete) girdi. Ben de izin diledim. Bana da izin verildi. Resûlu`llah girdiğinde bir bardak içinde süt buldu. Bu süt nereden geldi? Diye sordu. Sana falan kişi veyâhut falan kadın hediye etti, dediler. Resûlu`llah da bana: Yâ Ebâ Hirr! Diye seslendi. Ben de: Buyurunuz yâ Resûla`llah! Emrinize hazırım, dedim. Haydi Ehl-i Suffe`ye git, onları bana çağır, buyurdu. Ebû Hüreyre der ki: Ehl-i Suffe İslâm konukları idiler. Ne sığınacak âileleri, ne malları, ne de bir dostları ve âşinâları vardı. Resûlu`llah, bir sadaka geldiğinde sadaka malını onlara gönderirdi. Sadaka malından kendisi bir şey yemezdi. Bir hediye geldiğinde de bunu da Ehl-i Suffe`ye gönderirdi. Hediyeden kendisi de alırdı. Fakat Ehl-i Suffe`yi hediyeyi ortak kılardı. Ebû Hüreyre der ki: Ehl-i Suffe`yi (Süt ziyâfetine) da`vet bana çok fenâ geldi. (Kendi kendime) dedim ki: "Suffe halkı içinde şu bir bardak süt nedir ki? Lâyık olan şu sütten bir yudum bana isâbet edebilmeli idi de, iktisâb-ı kuvvet etmeli idim. Da`vet edilmelerine memur olduğum Suffe halkı şimdi gelip onlara dağıttığımda bu bir bardak sütten bana ne düşecek?" diye endîşeleniyorum. Fakat Allah`a ve Resûlu`llah`a itâatten başka çâre yoktu. Bu cihetle gittim, halkı da`vet ettim. Geldiler, izin dilediler. Verilen müsâade üzerine Hâne-i Saâdet içinde baştan başa yer aldılar. Bunun üzerine Resûlu`llah: Yâ Ebâ Hirr! Diye bana seslendi Ben de: Emir buyur yâ Resûla`llah! Emrini beklerim, dedim. Şu süt bardağını al, misâfirlere ver, buyurdu. Ben de bardağı alıb vermeğe başladım: Bir kişiye veriyorum. O, kanıncaya kadar içiyordu, sonra bardağı bana veriyordu. Ben de alıb diğer bir kiyiye veriyordum. O da kanıncaya kadar içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Bu sûretle bütün halk kana kana içip bardağı bana vererek tâ Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`e kadar gelib dağıtım sona erdi. Artık da`vetlilerin hepsi süte kanmışlardı. Şimdi süt bardağını Resûlu`llah aldı, elinde tutarak bana bakıp güldü ve: Yâ Ebâ Hirr! Buyurdu. Ben de: Emret yâ Resûla`llah! Emrinize hazırım, dedim. Süt içmedik ben kaldım, bir de sen, dedi. Ben de: Doğru buyurdunuz yâ Resûla`llah! Dedim. Resûlu`llah bana: Haydi otur da iç! Buyurdu. Ben de oturdum, içtim. Resûlu`llah tekrar iç! Buyurdu. Ben de içtim. Resûlu`llah tekrar tekrar iç! Diye emir ediyordu. (Ben de içiyordum) en sonu: Yâ Resûla`llah İçemiyeceğim. Seni Hak Peygamber gönderen Allah`a andolsun ki, süt gidecek yol bulamam, dedim. Öyle ise bardağı bana ver, buyurdu. Ben de verdim. Resûlu`llah da Allah`a hamdetti ve Besmele çekib geri kalan südü içti.