Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (son hastalığında) hutbeye çıkıp: "Allâhu Teâlâ bir kulunu dünyâ ile kendi nezdinde olan (nevâl-i ukbâ) arasında muhayyer bıraktı. O da Nezd-i İlâhîdekini ihtiyâr etti." buyurdu. (Bu söz üzerine) Ebû Bekr (es-Sıddîk radiya`llâhu anh) ağlamağa başladı. Ben kendi kendime: "Allâhu Teâlâ`nın bir kulu dünyâ ile kendi nezdinde olan (nevâl-i ukbâ) arasında muhayyer bırakmasında, onun da Nezd-i İlâhîdekini ihtiyâr etmesinde ne var ki, bu pîr-i sâl-dîdeyi (böyle) ağlatıyor?" di(ye düşün)düm. (Meğer) o abd (-i muhayyer) Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (kendisi) imiş! (Meğer) Ebû Bekr (es-Sıddîk radiya`llâhu anh) hepimizden a`lem imiş! (Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr`i ağlar görünce) buyurdu ki: Yâ Ebâ Bekr, ağlama. Sohbet (yâni arkadaşlık) husûsunda da, (bezl-i) mâl husûsunda da nâsın bana en çok vergisi olan Ebû Berk`dir. Ümmetinden birini (kendime) halîl edinedim. Ebû Bekr`i edinirdim. Lâkin İslâm yüzünden (hâsıl) olan uhuvvet ve meveddet (şahsî hulletten efdaldir.) Mescitte Ebû Bekr`in kapısından başka seddedilmedik hiçbir kapı kalmasın.