Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (bir def`a) bize Öğlen, ya İkindi namazlarından birini kıldırırken iki rek`attan sonra selâm verdi. Ondan sonra mescidin içinde yana uzatılmış bir tahta parçasına doğru kalkıp oraya gadaplı gibi (bir hey`ette) dayandı. Ve sağ eli(nin içi)ni sol elinin arkası üstüne koyduktan sonra parmaklarını teşbîk edip sağ yanağını sol elinini ardına yapıştırdı. (Ve o hey`et üzere baka durdu.) Acele çıkmak isteyenler mescidin kapılarından çıkıp (kendi kendilerine): "Namaz kısaldı." dediler. Cemâatin içinde Ebû Bekr ve Ömer (radiya`llâhu anhümâ) da vardı. Bunlar (mehâbet-i huzûrdan dolayı) çekinerek bir şey söylemediler. Yine o cemâatin içinde kolları uzun olduğu için Zü`l-yedeyn dedikleri bir zât vardı. (O zât): "Yâ Resûlâ`llâh, unuttun mu? Yoksa namaz mı kısaldı?" di(ye sor)du. (Aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm Efendimiz): "Ne unuttum, ne de kısaldı." buyurdu. Sonra: "Zü`l-yedeyn`in dediği gibi mi?" di(ye suâl et)di. "Evet." denilince (hemen) ileriye varıp namazdan eksik bıraktığını kıldırdı. Sonra selâm verdi. Sonra tekbîr alıp secdeye vardı. (Her vakitki) sücûdu kadar, yâhud daha uzun müddet secdede kaldı. Sonra başını kaldırıp tekbîr aldı. Sonra tekbîr alıp (yine) secde etti. Sonra (yine) başını kaldırıp tekbîr aldı. Bu hadîsin râvîlerinden İbn-i Sîrîn`e: "Sonra selâm verdi mi?" diye sormuşlar. O da: "(İmrân b. Husayn`ın) sonra selâm verdi (dediğini bana haber verdiler.)" demiştir.