Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Tebük gazvesinde biz de Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte gazâ etmiştik. Resûl-i Ekrem Vâdi`l-Kurâ`ya vardığında kendi bahçesinde çalışan bir kadına tesâdüf edildi. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem Ashâbına: - Şu (bahçedeki) hurmayı tahmîn ediniz! buyurdu. (Biz tahmîn ettik). Resûlullâh da on vesk tahmin buyurdu. Ve bahçe sâhibi kadına: - (Hurma toplarken) buradan ne kadar (kile) çıktığını say! buyurdu. Tebük`e geldiğimizde Resûlullâh (bize): - Bu gece muhakkak şiddetli bir rüzgâr esecektir. Sakın kimse bulunduğu yerden ayağa kalkmasın!. Devesi olanlar da devesini (sıkı) bağlasın! buyurdu. Biz de develerimizi (sıkıca) bağladık. Ve (hakîkaten o gece) şiddetli bir rüzgâr esti. O sırada birisi ayağa kalkmıştı. Rüzgâr onu "Tay" dağına sürükleyip attı. (Bu sefer de) Eyle Melîki Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`e (Düldül adlı) beyaz bir katır hediye etmiş ve bir bürd(-i yemânî) giydirmişti. Resûlullâh da Melîke sâhil-i bahirdeki beldeleri halkı için bir emannâme yazdırmıştı. (Avdetde) Resûlullâh Vâdi`l-Kurâ`ya gelince, hurmalık sâhibi kadına: - Bahçenden ne kadar hurma geldi? diye sordu. O da: - Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in tahmîni vechile on vesk geldi, diye cevâb verdi. (Hey`et-i seferiyye Medîne`ye yaklaşınca) Resûlullâh: - Ben Medîne`ye (yetişmek için) acele ediyorum. Sizden kim bir an evvel benimle Medîne`ye varmak isterse, acele etsin! buyurdu. Medîne`ye yaklaşıp uzaktan görününce de (eliyle işâret ederek): - İşte Tâbe, (Medîne) buyurdu. "Uhud"ü görünce: - İşte dağcağız! Uhud bizi sever, biz de onu, buyurdu. (Sonra mahiyetindekilere): - Dikkat eder misiniz? Size Ensar mahallelerinin en hayırlısını haber vereyim!, buyrud. Ashâb-ı Kirâm: - Evet, haber ver! dediler. Resûlullâh: - (Evvelâ) Benî Neccar mahallesi, sonra Benî Abdi`l-Eşhel mahallesi, sonra Benî Sâide mahallesi, yâhud Benî Hâris İbn-i Hazrec mahallesi, buyurdu. Hulâsa: bütün Ensâr mahaller(i halkı)nda hayır, necâbet vardır, demek istemişti.