Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llâhu aleyhi ve sellem (Haccetü`l-Vedâ` için) gerek zât-i şerifleri, gerek Ashâbı saçlarını taradıkları, güzel kokular süründükleri, (en güzel) izâr ve ridâlarını geydikleri halde Medîne`den (öğle ile ikinde arasında) çıkmışlardı. Resûl-i Ekrem geyilmesi mu`tâd olan izâr ve ridâ nev`inden hiç bir şey`i geymekten kimseyi men` etmedi. Yalnız (kokusu ve rengi) vücûde bulaşacak derece za`feranlı libâsın geyilmesini istemiyordu. (Bu muhteşem hac mevkibi) gündüzün Zü`l-Huleyfe`ye vardı. (Öğle namazını orada kıldı. Ve Zü`l-Huleyfe`de geceledi. Sabahleyin) râhilesine bindi. "Beydâ`" dağına yükselince Resûl-i Ekrem ve Ashâb`ı ihlâl ve telbiye eylediler. Resûl-i Ekrem kurbanlık devesini (boynuna iki nal parçası takarak) kılâdeledi. (Hörgücünün sağ safhasını kanatarak nişanladı). Bu ihlâl ve taklid keyfiyetleri Zilka `de`den beş gün kala (ayın yirmi beşinde) olmuştur. Nihâyet Zilhicce`nin dördüncü günü Resûl-i Ekrem Mekke`ye vardı. Beyt`i tavâf ve Safâ ile Merve arasında sa`yetti. Kurbanlık develerine nişan taktığı için de artık o kurbanlar Bedene olmuş ve bu sebeble Resûl-i Ekrem ihramdan çıkmamıştı. Tavâf ve sa`yden sonra Resûl-i Ekrem Mekke`nin üstündeki "Hacun" mevkiine nâzil oldu. Resûl-i Ekrem hacca niyet ederek ihramlanmıştı. Kâ`be`yi tavâf ettikten sonar Arafât`dan ininceye kadar Kâ`be`ye bir daha yaklaşmamıştır. Resûl-i Ekrem Ashâbına da Beyt`i tavâf ve Safâ ile Merve arasında sa`yetmelerini, sonra saçlarını kestirip ihramdan çıkmalarını emreyledi. Bu emr-i Nebevî kendisiyle berâber kılâdelenmiş kurbanı bulunmayan hacılar hakkında idi. Böyle bir kimse ihramdan çıkmakla berâber yanında zevcesi varsa onunla cinsî münâsebeti, güzel koku sürünmesi, (mu`tâd olan) elbîsesini geymesi halâl olur.