Müşârün-ileyh Hazretleri (oğlu Sâlim`le berâber) arefe günü zevâl-i şems sırasında (Arafat`a) gelmiş ve (Emîr) Haccâc`ın (ekâbire has) çadırı önünde yüksek sesle: - (Haccâc nerededir? diye) seslenmişti. Haccâc, üzerinde sarı bir maşlahla çadırdan çıkıp: - Ne var? Yâ Ebâ Abdurrahmân! (İbn-i Ömer`in künyesidir) dedi. İbn-i Ömer de: - Eğer sünnete ittibâ` etmek istersen zevâl-i şems, (tam hutbe zamânı) dır, (yürüyünüz!) demiş. Haccâc: - Şu saat mi? diye sormuş. İbn-i Ömer de: - Evet, bu saat demiş. Haccâc: - Biraz beni bekleyiniz; başımı yıkayayım; sonra çıkarım, demiş. İbn-i Ömer (devesinden) inip Haccâc çıkıncaya değin intizâr etmiş. Nihâyet Haccâc çıkmış, (birlik) yürümüş(ler. Giderken) babasiyle berâber bulunan Sâlim İbn-i Abdullâh Haccâc`a: - Sünnet-i Nebeviye`ye uymak istersen hutbeyi kısalt, vakfeyi ta`cîl et! demiştir. Bunun üzerine Haccâc Abdullâh İbn-i Ömer`e (istifham-kârâne) bakmağa başlamıştır. Abdullâh İbn-i Ömer Haccâc`ın bu tereddüdünü görünce: - Sâlim doğru söylüyor, demiştir.