Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ehl-i Cennet Cennet`e, ehl-i Dûzah Dûzah`a girdikten sonra Allâhu Teâlâ Azze ve Celle: "Kimin kalbinde bir hardal tânesi ağırlığınca îmân varsa (ateşden) çıkarınız." diye ferman buyuracaktır. Bunun üzerine (bu gibiler) simsiyah kesilmiş oldukları halde çıkarılıp Nehr-i hayât (yâhud Nehr-i hayâ, yâhud da Nehr-i hayâ`) içine atılacaklar ve (orada) sel uğrağında kalan yabânî reyhan tohumları nasıl (sür`atle) biterse öylece biteceklerdir. Görmezmisin, bunlar (ne güzel) sapsarı olarak (ve iki tarafına) salınarak sürer?
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Uyuduğum esnâda gördüm ki halk bana arzolunuyordu. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi memelere varıyor, kimi daha kısa idi. Ömer b. el-Hattâb da bana arzolundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı. "Yâ Resûlâ`llâh, bunu ne ile te`vîl (yâni ta`bîr) ettin?" diye sordular. "Dîn ile." cevâbını verdi.
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) Ensâr`dan bir kimsenin yanından geçiyordu. Ensârî, kardeşini hayâdan menediyordu. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem: "Ona ilişme. Hayâ îmândandır." buyurdu.
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh`dan başka hak İlâh olmadığına ve Muhammed`in Resûlu`llâh olduğuna (zâhirde) şahâdet, salâtı ikâme, zekâtı edâ edinceye kadar nâs ile muhârebe etmek bana emrolundu. Onlar, bunları yapınca -müslümanlık hakkının muktezâsı (olan hudûd) müstesnâ- hakk-ı İslâm olmak üzere canlarını ve mallarını benim elimden kurtarırlar. (bâtınlarından dolayı olan) hesaplarına gelince o (hesâbı görmek) Allâh`a kalmıştır.
Resûlu`llâh sall`llâhu aleyhi ve sellem`e: "Amelin hangisi efdâldir?" diye sordular. "Allâha ve Resûlüne îmân." buyurdu. "Ondan sonra hangisi?" dediler. "Allah yolunda cihâd." buyurdu. "Ondan sonra da hangisi?" diye sordular. "Makbûl (olmuş, içine günah ve riyâ karışmamış) Hac." cevâbını verdi.
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (Müellefetü`l-Kulûb`dan) bir takım kimselere (dünyâlık) veriyordu. Bu, Sa`d da (orada) oturuyordu. Derken Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem içlerinden en ziyâde beğendiğim birini bıraktı. (Bir şey vermedi.) Bunun üzerine: "Yâ Resûlâ`llâh, filânı ne için bıraktın? Vallâhi onu ben mü`min biliyorum." dedim. "Öyle deme, Müslim (de.)" buyurdu. Bir müddet sustum. Nihâyet o adam hakkındaki ilmim bana galebe etti de (dayanamadım,) yine sözümü tekrâr ederek: "Filânı niçin mahrum bıraktın? Vallâhi onu ben, mü`min biliyorum." dedim. Yine "Öyle deme, müslim (de.)" buyurdu. Ben yine sustum. Lâkin o adam hakkındaki ilmim bana galabe etti. (Dayanamadım,) sözümü tekrâr ettim. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem yine o sözü tekrâr ettikden sonra buyurdu ki: Ey Sa`d, bir adama, Allah onu yüzü koyu ateşe atmasın diye başkasını daha ziyâde sevdiğim halde atâ (ve ihsân) `da bulunduğum olur.
Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Bana Cehennem gösterildi. Bir de gördüm ki ehl-i Cehennem`in ekseri kadınlardır. Onlar küfrederler." (bunun üzerine): "(Yâ Resûlâ`llâh,) Allâh`a mı küfrederler?" diye soruldu. (Cevâben) buyurdu ki: Onlar kocalarına (karşı) küfrân ederler. İhsâna (karşı) küfrân ederler. Birisine dünyâ, dünyâ oldukça ihsân etsen de sonra senden (hoşuna gitmiyen) bir şey görse "Ben senden hiç bir hayır görmedim." der.
(Bir kere) bir adamla sövüştük de onu anasından dolayı ayıpladımdı. Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem bana buyurdu ki: Ey Ebû Zer, onu sen anasından dolayı mı ayıplıyorsun? (Demekki) sen, içinde (henüz) Câhiliyyet (ahlâkı) kalmış bir kimse imişsin. (Ondan sonra buyurdu ki:) Zîr-i destânınız, sizin öyle kardeşlerinizdir ki Allâhu Teâlâ onları sizin yed (mülk ve kudret) inize tevdî` etmiştir. Her kimin eli altında kardeşi bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmiyecek (zahmetli) bir iş yüklemeyiniz. Şâyed yüklerseniz onlara yardım ediniz.
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`den işittim, "İki müslüman kılıçlariyle karşılaştıkları zaman kâtil de maktûl de Cehennem`dedir." buyuruyordu. "Yâ Resûlâ`llâh, kâtil böyle, ya maktûle ne oluyor?" diye sordum. "(Maktûl) arkadaşını öldürmeğe harîs idi de ondan." buyurdu.
... Âyet-i Kerîme`si nâzil olduğu zaman Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in Ashâb`ı "Hangimiz nefsine zulmetmemiştir?" dediler. Bunun üzerine ... Âyet-i Kerîme`is nâzil oldu.