Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: [Her kim günde yüz kere "Sübhâna`llah ve bi-hamdih = Allah`ı tesbîh ve Allah`a hamd ederim" derse, o kimsenin (Allah hakkı olan) günâhları -deniz köpüğü kadar çok olsa bile- mahv ü mağfiret olunur] buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: Rabbini zikreden kimse ile zikretmiyen kimsenin benzeri, diri ile ölü gibidir, buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Allah`ın bir sınıf melekleri vardır ki, bunlar yolları, sokakları dolaşırlar, ehl-i zikri ararlar, onlar Azîz ve Celîl olan Allah`ı zikreden bir cemâat bulunca biribirlerine: Aradığınıza geliniz, diye seslenirler. Bunun üzerine melekler ehl-i zikri dünyâ semâsına kadar kanadlariyel tavâf ederler. Cenâb-ı Hak onları pek iyi bildiği halde meleklere: - Kullarım ne söylüyorlar? Diye sorar. Onlar da: - (Sübhâna`llah diyerek) Sen`i tesbîh ediyorlar, (Allahü Ekber diye) Sen`i tekbîr ediyorlar, (El-Hamdü li`llah diyerek) Sana hamd ü senâ ediyorlar, sûretinde cevab verirler. Sonra Cenâb-ı Hak: - Bu kularım Ben`i görürler mi ki? Diye sorar. - Hayır, Va`llahi Sen`i göremezler, derler. - O kullarım ya beni görseler nasıl olurlar? Buyurur. - Onlar Sen`i görseler Sana ibâdet ve ubûdiyetleri daha şiddetli, temcîd ve tahmîdleri daha çetin, tesbîhleri daha çok olur, derler. Cenâb-ı Hak: - Ben`den ne diliyorlar? Diye sorar. - Cennet istiyorlar, diye cevab verirler. Cenâb-ı Hak: - Onlar Cennet`i görmüşler mi? - Hayır, Va`llahi onlar Cennet`i görmemişlerdir. - Ya onlar Cennet`i görselerdi? - Eğer görselerdi, Cennet`e karşı hevesleri daha çok, talebleri daha şiddetli, rağbetleri daha büyük olurdu. Cenâb-ı Hak: - O kullarım neden istiâze ederler? Melekler: - Cehennem`den! - Cehennem`i gördüler mi? - Hayır Ya Rabbî! Va`llahi görmediler. - Ya görselerdi nasıl olurlardı? - Ondan daha çok kaçınırlardı, korkuları daha çok olurdu. Bunun üzerine Cenab-ı Hak meleklere: - Ey melekler! Sizi şâhid kılarım ki, ben bu zikreden kullarımı mağfiret ettim, buyurur. Meleklerden birisi: - O zikredenlerin arasında filân kişi vardı ki, o, zikredenlerden değildir; bir hâcet için oraya gelmiş oturmuştu, der. Cenâb-ı Hak: - O mecliste oturanlar öyle sâhib-i kemâl kimselerdir ki, onlarla birlik oturanlar şakî olamaz, cevâbını verir.
Rivâyete göre, Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: İnsanlardan çoğunun aldandığı (ve kıymetini takdîr edemediği) iki ni`met vardır: Vücud sıhhati, boş vakit.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem iki omuzumu tuttu da: "Ey İbn-i Ömer! Sen dünyâda (Vatan-cüdâ) bir garîb gibi yâhut geçici bir yolcu gibi ol!" buyurdu. (Bu hadîsin râvîlerinden Leys der ki:) İbn-i Ömer (kendisi de bana) şöyle derdi: (Ey Leys!) akşama erişince sabâhı gözleme, sabâha erişince de akşamı bekleme. Sıhhat ve âfiyet zâmanından bir kısmını hastalık zamânın için tahsîs et, hayâtından bir kısmını da ölümün için ayır!
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem (toprak ve kum üzerine değnekle zâviyeleri müsâvî) bir murabbâ` resmetti, sonra, (mebdei) murabbâ`ın ortasında olarak murabbâ` hâricine uzanan bir hat resmeyledi. Sonra bu hattın ortasından i`tibâren bu ortadaki hatta istinâd eden birtakım küçük hatlar resmetti. Sonra Resûl-i Ekrem (bu resimleri ta`rîf ederek:) Şu (murabbâ`ın ortasındaki uzun) hat insandır. Şu (murabbâ`) da ecelidir, her tarafından onu ihâta etmiştir. Şu murabbâ` dışında uzanan hat da insanın emelidir. Şu ufak çizgiler de insana ârız olan âfetler ve musîbetlerdir. İmdi insana şu âfet (oku) şaşırır (da dokunmazsa), öbür âfet oku isâbet eder. O da şaşırırsa en sonu ecel (denilen mevt-i tabî`î) yakalar.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem birtakım hatlar resmederek şöyle buyurdu: İşte şu çizgi insan (ın umduğu emeli) dir. Şu çizgi de ecelidir. (Şu küçük çizgiler de âfetlerdir) insan şu uzaktaki emelini beklerken kendisine en yakın olan (ve kendisini ihâta eden) ecel ansızın geliverir.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Biz Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`e emirlerini dinlemek ve itâ`at etmek üzere bî`at ederdik de Resûl-i Ekrem bize (şefkat ederek): Gücünüz yettiği kadar, buyururdu.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Babam) Ömer (vurulup vaz`iyyeti ağırlaşınca dostları tarafından) yerine bir halîfe ta`yîn etmez misin? Diye sorulmuştu. Ömer: "Eğer yerime halîfe ta`yîn edersem (aykırı bir iş yapmış olmam.) Çünkü benden hayırlı olan Ebû Bekir, yerine halîfe ta`yîn etti. Eğer ta`yîn etmez bırakırsam şüphesiz benden hayırlı olan Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem de (mu`ayyen bir zâtı tasrîh etmeyip) bırakmıştır." dedi.
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: (Bir devirde) on iki Emîr bulunacaktır. (O zamâna kadar İslâm azîz olacaktır) buyurduğunu işittim, demiştir. Yine Câbir: Ancak Peygamber`in söylediği bir kelimeyi işitmemiştim. Onu da babam (Semure): "Resûlu`llah: -Bunların hepsi Kureyş`tendir" buyurdu, diye rivâyet etti.