Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim görmediği bir rü`yâyı gördüm diye iddiâ ve isrâr ederse (kıyâmet gününde) ona iki şaîr (arpa) dânesinin biri birine düğümle(nip bağla)nması teklîf ve hiç bir zaman yapamıyacağı bu işle azâb olunur. Her kim de bir cemiyetin duyulmasını hoşlanmadıkları bir haberini işitmeye çalışırsa, onun iki kulağına kıyâmet gününde kurşun dökülür. Her kim de (zî-hayât) bir sûret resmederse, ona da: Haydi buna ruh üfle (can ver) diye teklîf olunarak azâb olunur. Hâlbuki o, hayat vermek kudretini hâiz değildir.
Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Yalanlardan en büyük yalan rü`yâsında görmediği şeyi iki göziyle görmek iddi`âsıdır" buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Şöyle bir rü`yâ kıssası hikâye ettiği rivâyet olunmuştur: Bir kişi Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelerek şöyle dedi: - Yâ Resûla`llah! Bir gece rü`yâmda (yerle gök arasında) bir bulut gördüm ki (ondan yere) yağ, bal yağıyordu. Halkın da bu yağdan, baldan avuç avuç aldıklarını gördüm. Kimi çok, kimi az topladı. Bu sırada yerden göğe bir ip uzandığını gördüm. Ardısıra da gördüm ki, yâ Resûla`llah! Sen o ipi tutub yukarı (göğe doğru) yükseldin. Sonra o ipi başka bir kimse tuttu, o da yükseldi. Sonra başka bir kimse daha tutub bu (üçüncü kimse) de yükseldi. Sonra (dördüncü) birisi tuttu. Fakat bu def`a ip koptu. Sonra ip bağlanıp bitişti. Bunun üzerine, Ebû Bekir: Yâ Resûla`llah! Babam, anam sana kurban olsun, vallahi beni bırakıp her halde müsâade ediniz de bu rü`yâyı ben ta`bîr edeyim, dedi. Resûl-i Ekrem de: Haydi ta`bîr et! Diye izin vermekle Ebû Bekir şöyle yordu. - Bu zâtın gördüğü bulut İslâm`dır. Ondan yağan yağ, bal Kur`ân`dır. Onun halâvetinden çok veyâ az (derece-i isti`datlarına göre müslümanlar) müstefîd olacaklardır. Gökten yere erişen ip de üzerinde bulunduğun hak ve adâlet ipidir. Sen de onun tutuyorsun. Allah da Seni yükseltiyor. Sen`den sonra o hak ve adâlet ipini başka birisi tutacak ve o iple yükselecek. Sonra başka birisi daha tutacak, o da yükselecek. Sonra bir kimse daha tutacak. Fakat ip kopacak, sonra onun için bağlanıp o da yükselecek. Bu ta`bîrinin sonunda Ebû Bekir: - Yâ Resûla`llah! Babam, anam sana kurban olsun. Bana haber versen, bu ta`bîrimde isâbet mi ettim, yoksa hatâ mı? Diye sordu. Resûl-i Ekrem de: - Bâzısında isâbet, bâzısında hatâ ettin, buyurdu. Ebû Bekir: - Yâ Resûla`llah! Hatâ ettiğim ciheti Allah rızâsı için bana haber versen, dedi. Resûl-i Ekrem: - Allah adına and vererek isrâr etme, buyurdu.
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim emîrinden sudûr eden bir hareketi fenâ görürse sabretsin (isyankâr vaziyet almasın!). Çünkü her kim Sultan(a itâ`at)den bir arşın (dışarı) çıkarsa, o, câhiliyet ölümiyle ölür. İbn-i Abbas`dan gelen diğer bir rivâyette de Resûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur: Her kim emîrinden fenâ bir hâlin sudûr ettiğini görürse, onun fenâlığına sabretsin, (isyân etmesin!) Çünkü her kim (İslâm) câmiasından bir karış ayrılır da ölürse, muhakkak o câhiliyet ölümiyle ölür.
Rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem (Akabe gecesi) biz Ensâr`ı (bî`at için) da`vet etmişti. Biz de bî`at ettik. Übâde der ki: Resûl-i Ekrem Ensâr üzerine bir borç olarak bizden aldığı ahit ve mîsakta şöyle bî`at ettik: Allah`ım ve Resûlü`nün emirlerini dinleyib onlara -hem neş`eli, hem kederli zamânımızda; hem zor, hem kolay hâlimizde- itâ`at etmek ve âmirlerimiz kendi arzularını nefislerimiz üzerine tercîh etseler dahî anlara itâ`at etmek ve nizâ (kıtal) etmemek, meğer ki, emîrin açık bir küfrünü görseniz ki, onun küfrü hakkında yanınızda Allah Kitâbı`ndan kuvvetli delîliniz ola. (Bu sûrette inkâr edersiniz).
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöylebuyurduğunu işittim, demiştir: Kendileri hayatta bulunup da kıyâmetin koptuğu zamâna erişen kimseler nâsın şerlilerindendirler.
Rivâyete göre, Haccâc (-ı zâlim) in halka yaptığı zulüm ve i`tisaftan (bir ara) Enes İbn-i Mâlik`e şikâyet olunmuştu. Enes İbn-i Mâlik şikâyetcilere "Sabrediniz (sakın memleketin nizâmını bozmayınız). Çünkü (siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki) bundan sonra gelecek zaman muhakkak bundan daha fenâ olacaktır. Ve bu fenâlık (siz ölüp de) Rabbinize kavuşuncaya kadar (asırlarca) böyle sürüp gidecektir. Bu (fenâlığın muzâaf bir sûrette teselsül edeceği) ni ben Peygamberimiz (Muhammed) Salla`llahu aleyhi ve sellem`den işittim" demiştir.
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Sakın sizin biriniz silâhını (teşhîr edip de) din kardeşine işâret etmesin! Çünkü işâret eden kimse bilmez ki, belki şeytan eline hız verir de (din kardeşini vurur); bu sûretle Cehennem`den bir çukura yuvarlanır.
Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Yakın bir istikbalde birtakım fitneler olacaktır. Fitne zamânında (ona karışmayıp) oturan kişi (karışmak üzere) ayakta durandan hayırlıdır. O hengâmete ayakta duran da (fitne esbâbını hazırlamağa) gidenden hayırlıdır. Her kim fitne vukuuna muttali` olup onu görmeğe çalışırsa, muhakkak onun kahrına uğrar. Her kim o fitne zamânı iltica edecek veyâ sığınacak bir yer bulursa hemen sığınsın (fesadcılara karışmasın!).
Rivâyete göre, müşârün-ileyh hazretleri (Medîne`de) Haccâc`ın yanına girdiğinde Haccâc: - Ey İbnü`l-Ekva` sen ayağının iki ökçesine basarak dîninden geri döndün, (Medîne`yi bırakıp) bâdiye arablariyle yaşadın (ölüme müstahak oldun) dedi. İbnü`l-Ekva`: - Hayır (ben hicret ettiğîm Medine`den yüz çevirmedim) fakat Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem bana bâdiyede oturamağa izin verdi, diye karşıladı.