Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (esnâ-yı seferde) yürüyüş üzere olduğu vakitte öğle ile ikindi namaz (lar) ını, (kezâlik) akşam ile yatsı`yı cem` buyururdu.
Bevâsîr illetine mübtelâ idim. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`den salât (-ı marîzın keyfiyetin)i sordum. "Ayakta kıl, gücün yetmezse oturarak, ona da gücün yetmezse yan yatarak kıl" buyurdu.
Rivâyet olunmuştur ki, Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in gece namazını sin(n-i şerîf-i Risâlet-Penâhî) leri kemâle eresiye kadar hiçbir vakit oturarak kıldığını görmemiş. (Sinn-i şerifleri ilerledikten sonra ise) Kur`ân`ı oturarak okurmuş. Tâ ki, rükûa varmak dile(diği zaman geli)nce kalkıp otuz, kırk âyet (mikdârı) okuyup rükûa varırmış.
Şöyle de demiştir: "Sonra ikinci rek`atta da evvelkisi gibi yapardı. Namazını bitirince bakardı: eğer ben uyanık olursam benimle görüşürdü. Şâyet uyur bulunursam (istirahat için) yan üstü uzanırdı"
(İsnâd-ı sahîh) ile şöyle rivâyet edilmiştir: Abdullâh İbn-i Abbâs demiştir ki: Resûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem, gecenin bir kısmında teheccüd için kalkdıklarında (şöyle) duâ buyururdu: Yâ Rab! Her hamd Sen`in içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin dâimî müdebbirisin. Yine her hamd Sen`in içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyih nûrusun, (bunları aydınlatırsın). Yine her hamd Sen`in içindir. Sen göklerin ve her yerin ve bunlarda bulunan her şeyin sâhibisin. Yine her hamd Sen`in içindir. Sen haksın, Sen`in va`din de haktır. (Âhirette) Sen`i görmek de haktır. Sözün haktır. Cennet`in de haktır. Cehennem`in de haktır. Peygamberlerin de haktır. Muhammed (sallâllâhü aleyhi ve sellem) de haktır. Kıyâmet günü de haktır. Yâ Râb! Ancak Sana itâat ettim, Sana inandım, Sana güvendim, Sana yöneldim, yalnız Sen`in (bürhanların)a dayanarak (düşmanlarla) mücâdele ettim. Aramızda yalnız Sen`i hakem kıldım. Yâ Râb! Önce işlediğim ve sonra işlerim sandığım, gizli yaptığım ve âşikâre işlediğim (bütün) günahlarımı bağışla!.. (Âhiret hayâtında beni) takdîm eden, (Dünyâ târihinde nübüvvetimi) te`hîr eden ancak Sen`sin. (Allâhım!) İbâdete lâyık tanrı yoktur, yalnız Sen varsın, yâhud Sen`den başka ibâdete lâyık tanrı yoktur. Hakîmâne tasarruf da, tam kuvvet de Allah ile kâimdir.
İbn-i Ömer demiştir ki: "Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in sağlığında (Ashâb`dan) birisi bir düş gördüğü zaman onu Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e hikâye ederdi. Ben de bir düş görmek ve onu Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e arzetmek isterdim. (O sırada) ben, (erken) tâze bir gençdim. Ve Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem zamânının âdeti üzere mescidde uyurdum. Bir kere ben de rü`yamda gördüm ki: Gûyâ beni iki melek yakalayıp benimle Cehennem`e gittiler. Cehennem, kuyu duvarı gibi (taşla) örülmüş olarak göründü. Onun iki boynuz (gibi iki cenâh)ı vardı. Burada (Kureyş`ten) kendilerini iyice tanıdığım kimseler bulunuyordu. Şimdi ben: Cehennem`den Allâh`a sığınırım, demeğe başladım. (Bundan sonra) İbn-i Ömer demiştir ki: (Bu sırada) bize, başka bir melek mülâkî oldu. Ve bana korkma, dedi. Bu rü`yâmı (hemşîrem Ümmü`l-mü`minîn Hafsa`ya anlattım. Hafsa da Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e arzetti. Resûl-i Ekrem: Abdullâh ne iyi adamdır. Fakat gecenin bir kısmında (kalkıp da) namaz kılmağı âdet edinseydi, buyurmuş. Bundan sonra ben gecenin az bir kısmı müstesnâ olmak üzere geceleri uyumadım.
"Nebi salla`llâhu aleyhi ve sellem bir ara keyifsizlendi de bir gece, yâhut iki gece (namaza) kalkmadı" dediği rivâyet edilmiştir.
"Bir gece Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in kendisine ve Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in kızı Fâtıma`ya (Ziyâret için) geldiği ve siz namaz kılmaz mısınız? (diyerek teheccüd namazına teşvik) buyurduğu" rivâyet edilmiştir. (Aliyy-i Murtazâ rivâyetine devâmla demiştir ki:) Ben, yâ Resûla`llâh! Hayâtımız Allâhın yed-i kudretindedir, bizi uyandırmak dilerse uyandırır, dedim. Biz böyle cevab verince Resûlullâh geri döndü. Ve bana hiç cevab vermedi. Yalnız yüzünü bizden çevirirken Resûlullâh`ın (mübârek elini) dizine vurarak: (Umûmiyetle insanlar, ne de çok cidalci oluyor) buyurduğunu işittim.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in, halk, onunla amel eder de üzerlerine farz kılınır korkusu ile işlemesini sevdiği bir kısım hayırlı işi (işlemeyip) bırakmak mûtâdı idi. Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem aslâ duhâ namazı da kılmamıştı. Duhâ namazını ancak ben kılardım.
Mugîre demiştir ki: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem (gece) namaz kılmak için iki ayağı, yâhut iki baldırı şişene kadar ayakta dururdu. Kendisine (Hazret-i Âişe tarafından: Yâ Resûla`llâh! Allah, senin işlenmiş ve işlenmesi farzedilmiş günahlarını mağfiret etmiştir. İbâdet husûsunda niçin bu kadar meşakkat ihtiyar ediyorsunuz?) denilirdi de, Resûl-i Ekrem: (Ben, bu gufrân-ı ilâhîye karşı gece namazı ile) şükreder bir kul olmıyayım mı? diye cevâb verir idi.