Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in gece namaz (ının keyfiyyet) inden sorulduğu, onun da (şöyle) cevâb verdiği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem gecenin önünde uyurdu. Sonunda da kalkıp namaz kılardı. (Namazdan) sonra da yatağına döner, (girer) di. Ve müezzin ezân okumağa başlayınca (neş`e ile yerinden) sıçrardı. Şâyed kendisince bir ihtiyâç olursa gusül ederdi. Yoksa abdest alır ve (Mescid`e) çıkardı.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in Ramazan`daki (gece) namaz(ının kemmiyet ve keyfiyyet) inden sorulduğu, onun da (şöyle) cevâb verdiği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ne Ramazan`da, ne de Ramazan`ın gayri (geceler) de on bir rek`at üzerine ziyâde etmiş değildir. Resûl-i Ekrem (ibtidâ) dört (rek`at) kılardı. (Artık) o rek`atlerin güzelliğinden ve uzunluğundan sorma! (O, suâlden ve cevâbdan müstağnîdir). Sonra Resûl-i Ekrem dört (rek`at daha) kılardı. Bunların da güzelliğinden ve uzunluğundan sorma. Sonra üç (rek`at) kılardı. Hazret-i Âişe demiştir ki: Yâ Resûla`llâh! Vitir kılmazdan önce uyur musun? diye sordum. Resûl-i Ekrem: Yâ Âişe! Benim iki gözüm uyur, halbuki kalbim uyumaz, diye cevâb verdi.
Enes İbn-i Mâlik demiştir ki: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem (bir kere mescide) girmişti. Girince mescidin iki direği arasına bir ip çekilmiş olduğunu gördü. Bu ip nedir? diye sordu. Ashâb-ı Kirâm: Bu, Zeyneb`in ipidir. Zeyneb, (namazda ayakta durmaktan) yorulunca bu ipe tutunur, dediler. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Hayır, (ibâdette böyle güçlük ihtiyâr edilmez). Bu ipi çözünüz. Sizin biriniz zinde ve münbesit oldukça namaz (ını ayakta) kılsın. Yorulunca da hemen otursun, (ve namazını oturduğu halde tamamlasın).
İbn-i Amr demiştir ki: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem bana: "Yâ Abda`llâh! Sen, filân kimse gibi olma. O, gece(nin bir kısmın) da namaza kalkardı. Sonra gece namâzını terkeyledi" buyurdu.
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Her kim geceden (bir kısmında) bir taraftan öbür tarafa dönerek uyanır da müteâkıben: (lâ ilâhe illa`llâhu vahdehu lâ şerîke leh, lehü`l-mülkü ve lehü`l-hamd, ve hüve alâ küllî şey`in kadîr. El-hamdü li`llâh ve sübhâne`llâh, ve lâ ilâhe illâ`llâhu va`llâhü ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) deyip sonra: (Allâhümme`ğfir lî = Allâh`ım, beni yarlığa!) derse (mağfiret edilir). Yâhut duâ ederse, onun duâsına icâbet edilir. Abdest alıp namaz kılarsa, o da kabûl olunur.
Ebû Hüreyre, (bir kerre dostlarına) menkabeler anlatırken Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`i de yâd ederek Resûl-i Ekrem`in, (Abdullâh İbn-i Revâha âtîdeki beyitleri inşâd ettiği sırada hüsn-ü şi`rini takdîr ederek:) Şüphesiz kardeşiniz bâtıl söz söylemez, buyurduğunu haber vermiştir. (Râvî Zührî demiştir ki:) Resûlullâh "kardeşiniz" söziyle İbn-i Revâha radiya`llâhu anh`i kasdetmiştir. (Kasîdenin tercemesi şöyledir:) "Tanyeri ağarıp fecr-i sâdık yükseldiği sırada (ne mutlu ki) Resûlullâh Kur`ân okuyarak aramızda bulunuyor. O, bize dalâletten sonra, hidâyet nûru göstermiştir. Gönüllerimiz O`na, (O`nun nübüvvet ve risâletine) tereddüdsüz inanmıştır. O Nebiyy-i Emîn, her ne ki teblîğ etti ise, muhakkak vâkı`dir. Müşriklere yatakları istiskal ederken, o Nebiyy-i Zî-şân, yanını firâş (-ı saâdet) inden uzaklaştırarak gecelerdi.
İbn-i Ömer demiştir ki: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem zamânında bir rü`yâ görmüştüm. Gûyâ elimde atlastan bir kumaş parçası bulunuyordu. Gûyâ, ben, Cennet`te bir yere gitmek istediğimde hemen o kumaş parçası (benimle) oraya uçardı. Yine (rü`yâmda) gördüm ki: Gûyâ iki (Melek) bana geldiler. İbn-i Ömer, hadîsin gerisini de anlatmıştır ki, o bakıyye-i hadîs, (yukarıda) geçmiştir.
Hazret-i Câbir demiştir ki: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem Kur`ân`dan bir sûre öğretir gibi (büyük küçük) işlerimizin hepsinde bize istihâre (duâsını) ta`lîm ederek buyurdu ki: Sizin biriniz, bir işe kalben azmettiğinde o kimse farz değil, (istihâre niyetiyle nâfile olarak) iki rek`at namaz kılsın. (Namazdan) sonra şöyle di (ye duâ et)sin: "Allâhümme" İnnî estahîrüke bi-ilmike ve estakdirüke bi-kudretike ve es`elüke min fadlike`l-azîm. Fe-inneke takdirü ve lâ akdiru ve ta`lemü ve lâ a`lemu ve ente allâmü`l-ğuyûb. Allâhümme! İn künte ta`lemü enne hâze`l-emre hayrün lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî. Fakdürhü lî ve yessirhü lî. Sümme bârik lî fîh. Ve in künte ta`lemü enne hâze`l-emre şerrün lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî. Fa`srifhü annî va`srifnî anhü. Va`kdür li`l-hayre haysü kâne. Sümme ardınî bih." DUÂNIN TERCEMESİ: Yâ Rab! (Hakkımda hayırlısını) bildiğin için Sen(in dergâh-ı inâyetin) den ben, hayırlısını (bildirmeni) dilerim. Ve (hayırlı cihete) gücün yetiştiğinden, Sen` (in hazîne-i lûtfun) dan beni kudretlendirmeni dilerim. Yâ Rab! Hayırlı olan cihetin tebyîn ve takdîrini Sen`in o büyük fazl (ve kerem) inden isterim. Allâh`ım! Sen`in (her şeye) gücün yeter, halbuki benim yetmez, Sen (her şeyi) bilirsin de halbuki ben bilmem. Muhakkak Sen, şuûrumuzdan uzak olan her şeyi de pek yakından bilirsin. Yâ Rab! Bilirsen (ki, bildiğinde hiç şüphe yoktur) şu azmettiğim iş dînime, dünyâ ve âhiretime taallûku cihetiyle (yâhut istihâre eden kimse dünyâ ve âhiret emrinde der) benim için hayırdır. Bunu bana mukadder kıl, (beni buna muvaffak kıl) ve bunu bana müyesser kıl. Sonra işlemeğe kudret bahşettiğin ve bana müyesser kıldığın bu işi, bana mübârek kıl, (hayr-ü bereketini arttır). Yine bilirsen (ki, bildiğinde hiç şüphe yoktur) şu azmettiğim iş dînime, dünyâ ve âhiretime taallûku i`tibâriyle (yâhut istihâre eden kimse dünyâ ve âhiret emrinde, der) benim için şerdir. Bu işi benden, beni (ve gönlümü) de bu işten çevir. Ve hayır, (zaman ve mekândan) her nerede ise o hayrı bana makdûr (ve müyesser) kıl. Sonra nefsimi, bu hayr-ı makdûre râzı kıl. Hazret-i Câbir demiştir ki: istihâre eden mü`min, (duânın "bu iş" diye kinâye tarîkıyle zikredilen her yerinde) hâcetini adiyle anar, (tasrîh eder).
"Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem, nevâfilden hiç bir namâz hakkında sabah namâzının iki rek`at sünneti derecesinde şiddetle muhâfazakâr değildi" dediği rivâyet edilmiştir.
Hazret-i Âişe demiştir ki: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem sabah namâz (ının farz)ından evvelki o iki rek`at (sünnet)i, (kırâet ve ef`âl-i salât cihetiyle o kadar) hafifletirdi (ki) hattâ ben (gönlümde) kat`î olarak: acabâ Resûlullâh Fâtiha`yı okudu mu? der idim.