Rivâyet olunduğuna göre, Müşârün-ileyh Hazretleri bir haccında Hacer-i Esved`e yaklaşıp (dudaklarını koyarak) takbîl etmiş ve: "Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve menfaati olmayan bir taş parçasısın! Eğer Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem`in seni takbîl ettiğini görmeseydim aslâ seni takbîl etmezdim" demiştir.
Şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem (kazâ) ömre (sini îfâ) ederek Beyt (-i Şerîf)i tavâf edip Makâm(-ı İbrâhim) in arkasında namaz kılmıştı. Yanında kendisini halktan setreden birisi de bulunuyordu. O gözcüye birisi gelip, - Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem (bu ömresinde) Kâ`be`ye girdi mi? diye sordu. O da: - Hayır, (girmedi) diye cevab verdi.
Şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem (Fetih günü Mekke`ye) geldiğinde Kâ`be`ye girmekten çekindi. Çünkü Kâ`be`de (câhiliyyetin) âlihe (edindiği putlar) vardı. Resûl aleyhi`s-selâm bunların çıkarılmasını emretti. (Ashâb tarafından) bu putlar çıkarıldı. (Bilhassa) İbrâhim ve İsmâil (aleyhime`s-selâm) ın sûretlerini de ellerinde ezlâm (denilen fal kalemleri) olduğu halde çıkardılar, Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem Allâh`a yemîn ederim ki, bu put-perestler pek iyi bilirlerdi ki: bu iki Peygamber hiç bir zaman erzâk-ı maksûmelerini böyle münker şeylerle aramış ve dilemiş değillerdir" buyurdu. Sonra Beyt`e dâhil oldu. Ve Beyt`in her tarafında Tekbir getirdi. Fakat Beyt`te namaz kılmadı.
Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem Ashâb`iyle berâber (kazâ ömresi için Mekke`ye) geldiklerinde: (tavâf edilirken) müşrikler: - Ey Muhammed ümmeti! (Bakınız) Peygamberiniz size takaddüm ediyor, sizi Medîne`nin hummâsı zaîf düşürmüş, di (ye istihzâ eyle) mişlerdi. Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem (buna vâkıf olunca) Ashâb`ına: - Tavâfın üç Şavtında koşmalarını, Rükneyn (-i Yemâneyn) arasında da (mu`tâd üzere) yürümelerini emreyledi. Resûl-i Ekrem`i, tavâfın bütün Şavtlarında (ki, yedidir) koşmalarını emretmeğe mâni` bir şey varsa, o da ancak Ashâb`ına acımasından ibârettir.
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem (Haccetü`l-Vedâ`da) Mekke`ye geldiği zaman ilk tavâf ettiğinde Hacer-i Esved`i istilâm ettiğini, yedi tavâftan (ilk) üçünde yürürken müsâreat buyurduğunu gördüm, demiştir.
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Biz neden bu remele devâm ediyoruz? (Vaktiyle) biz, müşriklere reml ile (kuvvetli) görünmek isterdik. Halbuki Cenâb-ı Hak, onları mahv ü helâk etmiştir. Bundan sonra Hazret-i Ömer: Remel, bir şeydir ki, onu Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem işlemiştir. Biz, Peygamber`in bu sünnetini terk etmeği sevmeyiz, demiştir.
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şu iki Rükn-i Yemânî`yi istilâm ettiğini gördüğüm zamandanberi (Harem-i Şerîf) kalabalık olsun tenhâ bulunsun, bu iki rüknü istilâm etmeği hiç bir zaman bırakmadım" demiştir.
"Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Haccetü`l-Vedâ`da Mihcen (denilen değnek) ile (Hacer-i Esved`i) istilâm ederek deve üzerinde tavâf etti" dediği rivâyet edilmiştir.
Birisi İbn-i Ömer`den Hacer-i Esved`i istilâmın hükmünü sormuş. İbn-i Ömer de: - Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem`in Hacer-i Esved`i istilâm (yâni eliyle mess) ettiği ve takbîl buyurduğunu gördüm, diye cevab vermiş. Sâil: - Ya müzâhemeye uğrarsam? Ne dersin!. Ya kalabalığa tesâdüf edersem? Ne hükmedersin!. diye tekrar sormuş. İbn-i Ömer (bu mütevâlî süallerden ictihâd ile hadîse muâraza edildiğini anlayıp müteessir olarak): - Ey Sâil! Sen bu "ne dersin!" suallerini Yemen`e (uzak) kıl!. (Ben sana) Resûlullâh salla`llahu aleyhi ve sellem, bu (mübârek) taşı messetti, takbîl buyurdu, (diyorum) demiştir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (Mekke`ye) geldiğinde îfâya başladığı ilk ibâdet olmak üzere abdest aldı. Sonra tavâf etti. Sonra Resûl-i Ekrem bu tavâf ve sa`yi ömre addetmedi, Resûl-i Ekrem`den sonra Ebû Bekr ve Ömer radiya`llâhu anhümâ`da Resûl-i Ekrem gibi haccettiler. (Tavaf ve sa`yi ömre saymadılar).