Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem sadaka-i fıtrı küçüğe, büyüğe, hürre, memlûke arpadan bir sâ`, hurmadan da bir sâ` vacib kıldı.
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Vedâ` haccında) Fadl İbn-i Abbâs, Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in redîfi idi. Has`am (kabîlesin) den genç bir kadın (istiftâ için) Resûlullâh`a geldi. Bu sırada Fadl kadına, kadın da Fadl` bakmağa başladı. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem hemen Fadh`ın yüzünü (eliyle kadından) başka tarafa çevirdi. Kadın: - Yâ Resûla`llâh! Allâh`ın kulları üzerinde hac husûsundaki farîzası babama çok yaşlı ihtiyarlığında erişti. Deve üzerinde duramıyacak bir haldedir. Kendisinden (vekâleten) ben hac edebilir miyim? diye sordu. Resûlullâh: - Evet, vekâleten hac edebilirsin! diye cevab verdi. Bu sual, cevab Haccetü`l-Vedâ` sırasında vâkı` oldu.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in "Zülhuleyfe" de devesine bindiğini, sonra devesi kalkıp doğrulasıya değin (yüksek sesle) telbiye, (Lebbeyke, Allâhümme Lebbeyk...) buyurduğunu gördüm, dediği rivâyet edilmiştir.
Şöyle dediğ rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem râhile üzerinde hac etti. Resûl-i Ekrem`in biniti, ağızını ve yol metâını da taşardı.
Sıddîka-i müşârün-ileyhâ demiştir ki: Bir kere ben: - Yâ Resûla`llâh biz cihâdı, ibâdetlerin efdali biliyoruz. Biz, cihâda iştirâk edemez miyiz? diye sordum. Resûlullâh: - Hayır, siz cihâd edemezsiniz. Siz kadınlar için efdal-i cihâd, her halde hacc-ı mebrûr olur, buyurdu.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet edilmiştir: Kim ki (şu Beyt-i Şerîf`i) Allah rızâsı için ziyârek eder de cinsî mukârenette ve devâisinde bulunmaz ve tarîk-ı tâatten hurûc etmezse, o kimse (günahtan sıyrılıp) anasının onu doğurduğu günkü gibi (temiz bir hayâta) dönüp kavuşur.
Şöyle rivâyet edilmiştir: Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem (şu mevzi`leri ihrâm için) mîkat tâyin buyurmuştur: Medîneliler için "Zü`l-Huleyfe"yi, Şam, (Mısır, Mağrib) ahâlîsi için "Cuhfe" yi, Necidliler için "Karn-i Menâzil" mevkıini, Yemenliler için "Yelemlem" i. Bu mahaller, Hac, Ömre etmek istiyen bilâd-i mezkûre ahâlîsi ile diğer memleketler halkından yolları bu mevâkıe uğrayan kimselerin mîkatlarıdır. Bunlardan başka bu mîkatlarla Mekke arasındaki memleketler halkı (Âfâkîler) de bulundukları mahallerden ihrâma girerler. Hattâ Mekkeliler de Mekke`den ihramlanırlar.
Şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (Mekke`den dönüşünde) Zü`l-Huleyfe`deki vâdîde devesini çökertti. Sonra inip orada (iki rek`at) namaz kıldı. (İbn-i Ömer`in râvîsi ve kölesi Nâfi` demiştir ki:) Abdullâh İbn-i Ömer radiya`llâhu anhümâ`da burada böyle namaz kılardı.
Şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (Medîne`den çıkarken Zü`l-Huleyfe mescidi yanındaki) Şecere yolunu tâkib ederek çıkmak mu`tâdı idi. Medîne`ye de (Zü`l-Huleyfe mescidinden daha aşağıda ve Medîne`ye daha yakın bulunan) Müarres tarîkıyle girerdi. Yine Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in Mekke`ye giderken Şecere mescidinde namaz kılmak, Mekke`den avdetinde ve vâdînin ortasındaki Zü`l-Huleyfe`de namaz kılmak ve sabaha kadar burada gecele(yerek sabahleyin Medîne`ye teveccüh et)mek âdeti idi.
Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`in "Vâdi`l-Akîk" de şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet edilmiştir: Bana Rabbim tarafından (sefâretle) gelen Cibrîl, bu gece de geldi. Ve: "Bu mübârek vâdîde namaz kıl! Ve ömre içinde hacca niyet ettim, de" dedi.