Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in rubasından cenâbet eserini yıkardım da elbîsesinde (yer yer) su ıslaklığı göründüğü halde namaza çıkardı.
Ukl veya Ureyne kabîlelerinden bâzı kimseler (Medîne`ye) geldiler. (Tutuldukları) mîde ağrısından (veya istiskâ hastalığından) dolayı Medîne`de ikâmet etmek istemediler. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (Beytü`l-mâl-i Müslimîne âid) sütlü develerin bulunduğu yere gidip develerin bevillerinden ve sütlerinden içmelerini emretti. (Oraya) gittiler. Sıhhat bulunca Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in çobanını öldürüp ve develerini önlerine katıp götürdüler. Bu haber sabah vakti geldi. (Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem) arkalarından (adam) koşturdu. Gün yükselince herifleri getirdiler. (Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem kısâs olarak) ellerinin, ayaklarının kesilmesini emretti. (Bu cânîlerin) gözleri de oyulup Harre (denilen yere) atıldılar ki (ölünceye kadar) su istediler de kendilerine su verilmedi.
Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in mescid binâ olunmadan evvel koyun ağıllarında namaz kıldırdığı rivâyet olunuyor.
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`den (donmuş) yağın içine düş(üp öl)müş fâre (nin hükmü) soruldu. "Fâre ile etrâfındakini (alıp hepsini) atınız, yağınızı da yiyiniz." buyurdu.
Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, Müslümanın Allah yolunda alacağı her yara, Kıyâmet gününde yeni açıldığı andaki hey`eti üzerine kan fışkırıyor gibi görünür: rengi kan rengi, fakat kokusu misk kokusu.
Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki; hiç biriniz, akmayan durgun suya bevl ettikten sonra ondan (su alıp) yıkanmasın.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (bir kere) Beyt(-i Muazzam)in yanında namaz kılıyordu. Ebû Cehil ile bâzı arkadaşları da oturuyorlardı. Derken biri, diğerlerine: "Falancalarda (yeni boğazlanan) devenin döl eşini hanginiz (muhteviyâtiyle berâber) getirip secdeye vardığında Muhammed`in sırtına kor?" dedi. Oradakilerin en şakîsi seğirdip getirdi. Bekledi, tâ Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem secdeye varınca iki omuzu arasına mübârek sırtının üzerine koydu. Ben ise hiçbir işe yaramıyarak (bel bel) bakıyordum. (Ah, ne olurdu o zaman) elimde kuvvet olaydı. -(İbn-i Mes`ûd radiya`llâhu anh) der ki, (herifler) gülmeğe ve (eğlenmek için bu işi) birbirine isnâd etmeğe başladılar. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ise secdeden başını kaldırmıyordu. Nihâyet Fâtıma (radiya`llâhu anhâ) gelip onu sırtından attı. (Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem) başını kaldırdı. (Namazı itmâm buyurduktan) sonra (da) üç kere: "İlâhî, Kureyşi sana havâle ederim." (diye duâ) buyurdu. (Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in) aleyhlerinde böyle duâ buyurması onlara (pek) girân geldi. Zîrâ o makamda duânın müstecâb olduğuna kâil idiler. Ondan sonra (Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem birer birer) isim sayarak: "İlâhî, Ebû Cehl`i sana havâle ederim, Utbe b. Rebîa`yı, Şeybe b. Rebîa`yı, Velîd b. Utbe`yi, Ümeyye b. Halef`i, Ukbe b. Ebî Muayt`ı sana havâle ederim." buyurdu. Yedinciyi de saydıysa da (ismini) râvî unutmuştur.- İbn-i Mes`ûd (radiya`llâhu anh) der ki nefsim, kabza-i kudretinde olan Allâh`a kasem ederim ki Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (bu) saydıklar(ının ekser)ını Kalîb`de yâni Bedir çukurunda serilmiş gördüm.
"Salla`llâhu aleyhi ve sellem (namazda iken) elbîsesinin içine tükürdü." dediği rivâyet olunuyor.
"Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in yarası ne ile müdâvât edildi?" diye kendisine sorulan suâle cevâben şöyle dediği rivâyet olunuyor: Bunu benden ziyâde bilen kalmadı. Alî (b. Ebî Tâlib radiya`llâhu anh) kalkanı ile su getiriyor, Fâtıma (radiya`llâhu anhâ) da (Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in) yüzündeki kanı yıkıyordu. (Sonra) bir hasır (parçası) alınıp yakıldı. Ve yarası onunla dolduruldu.
(Bir def`a) Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in yanına vardım. Elindeki bir misvâk ile dişini temizlediğini ve ağzında misvâk olduğu halde öğürür gibi (ö`, ö`) dediğini gördüm.