Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, (erkek kadının) dört şu`besi arasına oturup da dokundurdumu (her ikisine) gusül vâcib olur.
Hac`dan başka bir niyyetimiz olduğunu bilmeksizin (Medîne`den) çıktık idi. Serife gelince âdetimi gördüm. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem yanıma girdi. Ben (Menâsik-i Haccı îfâ edemiyeceğim diye) ağlıyordum. "Nen var? Yoksa kirlendin mi?" diye suâl buyurdu. "Evet." dedim. Buyurdu ki bu, Allâh`ın benât-ı âdem üzerine yazdığı bir şeydir. Huccânın edâ ettiği menâsiki (sen de) edâ et. Şu kadar ki, Beyt(u`llâh-ı Muazzam)i (hâiz bulunduğun müddetçe) tavâf etme. -(Âişe radiya`llâhu anhâ) der ki: Bir de Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ezvâcı nâmına sığır kurban etti.
"Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (mübârek) başını hâiz iken tarardım." dediği rivâyet olunuyor.
Rivâyette kendisi hâiz ve hücresinde mukîm ve (Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem) Mescid(-i Şerîf)de (mu`tekif) iken (aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm) Efendimiz (mübârek) başını ona doğru uzatır, o da tarar imiş.
Ben hâiz iken Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (mübârek) başını kucağıma yaslar, sonra Kur`ân okurlardı.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem ile bir abaya bürünerek yatıyorduk. Derken âdetimi gördüm. (Yavaşcacık) sıvışıp hayza mahsûs elbisemi giydim. "Âdetin mi geldi?" diye sordular. "Evet." dedim. Bunun üzerine beni çağırdılar. Saçaklı kadifenin aldında kendileriyle birlikte yattım.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte -her ikimiz de cünüb iken- bir kaptan yıkanırdık. (Âdet gördüğümde) onun emri üzerine futa bağlardım. Ben hâiz iken (mübârek) tenini tenime dokundururdu. (Kezâlik) O (mescitde) mu`tekif, ben hâiz iken (mübârek) başını halvetgâhından çıkarırdı da ben yıkardım.
İçimizden (yâni Ümmehât-ı Mü`minînden) biri hâiz olup Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem de kendisi ile mübâşeret arzu ettiği zaman ona hayzın hemen bidâyetinde iken futa bağlamasını emreyler ve ondan sonra mübâşeret ederlerdi. (Halbuki) sizin hanginiz, nefsine Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem nefsine mâlik olduğu kadar mâlik olabilir?
Bir Kurban, ya Ramazan bayramında Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, yanımıza namezgâha çıktı. Kadınların yanından geçti. Ve (onlara): "Kadınlar, sadaka veriniz. Zîrâ bana Cehennem halkı gösterildi, çoğu sizler idiniz." buyurdu. (Kadınlar): "Yâ Resûlâ`llâh, neden?" diye sordular. "Çünkü siz (ötekine, berikine) çokca lâ`net eder, zevclerinize karşı küfrân-ı ni`met gösterirsiniz. (Ne acîbdir ki kendini zapteden tam akıllı ve dîninde) hazimli kimsenin aklını sizin kadar eksik akıllı ve dîninde) hazimli kimsenin aklını sizin kadar eksik akıllı, eksik dinli hiç bir kimsenini çelebildiğini görmedim." buyurdu. "Aklımızın, dînimizin eksikliği nedir? Yâ Resûâ`llâh." dediler. "Kadının şahâdeti, erkeğin şahâdetinin yarısı değil midir?" diye sordu. "Evet." dediler. "İşte bu aklın eksikliğinden. Hayız gördüğü zaman da namaz kılmaz, oruç tutmaz değil mi?" buyurdular. "Evet." dediler. "İşte bu da dîninin eksikliğinden." cevâbını verdi.
(Bir kere Resûl-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte zevcât-ı tâhiratından biri istihâza hâlinde ve kanı gelirken i`tikâf etti. Kanının akmasından dolayı altına bir leğen koyduğu da olurdu.