Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e ben ıtır sürerdim. O da (gece) zevcâtını tavâf ettikten sonra sabahleyin ıtır âsârı (daha) üzerinde iken ihrâma girerdi.
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem gecenin, yâhud gündüzün bir saatinde (bütün) zevcât (-ı tâhirât)ını devr ederdi. Bunlar da onbir ve diğer rivâyetde dokuz (hâtûn) idi. "Buna tâkat getirir mi idi?" diye soran râvî (Katâde)ye: "Biz, aramızda ona (yâni Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e) otuz erkek kuvveti verilmiştir diye söyleşirdik." cevâbını vermiş.
"Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem ihramda iken (mübârek) başında ıtrın parıldaması sanki hâlâ gözümün önündedir." dediği rivâyet olunuyor.
Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem cenâbetten (çıkmak için) yıkanacağı vakit (iptidâ) ellerini yıkar ve namaz abdesti gibi abdest alırdı. Sonra gusle başlardı. Sonra saçlarını elleriyle hilâllardı. Nihâyet derisinin iyice ıslandığına kanâat getirince üç kere su akıtır, bütün cesed(-i şerîf)ini yıkardı.
(Bir def`a) namaz ikâme edildi. (Herkes) ayakta iken saflar düzeldi. Ondan sonra Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (hücresinden) yanımıza geldi. Namazgâhında durunca cünüb olduğunu hatırladı. Bize: "Yerinizde durun." (diye işâret buyurdu. Sonra dönüp yıkandı. Başı damlaya damlaya yanımıza çıktı. Tekbîr aldı. Biz de birlikte namazı kıldık.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem Buyurdu ki: Benî İsrâîl çıplak ve biribirine baka baka yıkanırlardı. Mûsâ (aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm) ise (kemâl-i hayâsından) yalnızca yıkanırdı. Benî İsrâîl: "Vallâhi Mûsâ`yı bizimle berâber yıkanmaktan men` eden şey (mutlakâ) debbe, yâni kasığı çıkık olmasıdır." der (ve bu guftugû ile zât-ı celîl-i Risâlet-Penâhına ezâ eder)lerdi. (Mûsâ salla`llâhu aleyhi ve sellem) bir def`a yıkanmağa gitti. Elbisesini de bir taşın üstüne koydu. Taş, elbisesini alıp kaçtı. Mûsâ (aleyhi`s-selâm): "Aman taş, rubamı! Aman taş, rubamı!" diyerek (ve alabildiğine koşarak) arkasına düştü. Benî İsrâîl onu (bu halde) görüp de: "Vallâhi Mûsâ`da bir kusur yokmuş." deyinceye kadar (ardınca gitti). (Ondan sonra Musâ aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm) elbisesini alıp taşı döğmeye başladı.- Ebû Hüreyre (radiya`llâhu anh) der ki: Vallâhi o taşta dayaktan hâlâ altı, yâhud yedi bere izi kalmıştır.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, Eyyûb (salla`llâhu aleyhi ve sellem) çıplak yıkandığı sırada üzerine altından çekirgeler üşdü. Eyyûb (aleyhi`s-selâm) avuç avuç (alıp) rubasının içine (atmağa) başladı. Rabb(-i Kerîm)i: "Eyyûb, şu gördüğünden seni ganî kılmamış mı idim?" diye nidâ edince: "Evet (Yâ Rabbi,) Senin İzzet (ve Celâline) kasem olsun ki (beni ganî kılmıştın.) Lâkin Senin bereketinden müstağnî kalacağım yok." cevâbını verdi.
Feth(-i Mekke) senesi Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in yanına gittim. Baktım yıkanıyor. Fâtımâ da onu setrediyor. (Selâm verdim.) "Bu (kadın) kimdir?" diye sordu. "Benim, Ümmü Hânî" cevâbını verdim.
Rivâyet etmiş ki, cünüb iken Medîne sokaklarından birinde kendisine Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem tesâdüf etmiş. - (Ebû Hüreyre) der ki, yanından savuşup gittim. Ve gusledip geldim. (Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem): "Yâ Ebâ Hüreyre, nerede idin." diye sordu. "Cünüb idim. Tahâretsiz olarak seninle birlikte oturmak istemedim." dedim. Bunun üzerine "Sübhana`llâh Mü`min (hiç) necis olmuz." buyurdu.
Ömer b. el-Hattâb radiya`llâhu anh, Nebiyy-i Mükerrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`e: "Birimiz, cünüb iken uykuya varabilir mi?" diye sordu. "Evet. Herhangi biriniz abdest aldıktan sonra (canı isterse) cünüb iken (de) yatsın." buyurdular.