Enes der ki herifler (sabah vakti) işlerinin başına (gitmek üzere evlerinden) çık(ıp da bizi gör)ünce: "Amanın, (işte) Muhammed!", (Râvî Abdü`l-Azîz b. Süheyb`in bâzılarından rivâyetine nazaran da:) "İşte Muhammed! İşte hamîs! Yâni ordu!" di(ye bağırış)dılar. Enes der ki: Hayber`i anveten (yâni harben) ele geçirdik. Seby toplandı. (Derken) Dihye (b.Halîfetü`l-Kelbî) gelip: "Yâ Nebiyya`llâh, bana sebyden bir câriye ver." dedi. "(Haydi) git de bir câriye al." buyurdu. (Dihye) Safiyye bint-i Huyey b. Ahtab`ı aldı. Biri, Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`e gelip: "Yâ Nebiyya`llâh, Dihye`ye (Benû) Kureyza ile (Benü`n-) Nadîr`in seyyidesi olan Safiyye bint-i Huyeyy`i verdin. (Halbuki) o, Senden başkasına münâsib olamaz." dedi. Bunun üzerine: "Onu da, onu da çağırınız." buyurdu. Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem Safiyye`ye nazar edince (Dihye`ye): "Bundan başka bir câriyeyi sebiyden al." di(ye emret)di. Enes der ki: (Resûl-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem) Safiyye`yi ı`tâk ve tezevvüç buyurdu ve âzâtlığını kendisine sadâk (yâni mehr) etti. Nihâyet yol üzerinde iken Ümmü Süleym, Safiyye`yi aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm için cihazlayıp gece olunca gerdeğe koydu. Artık Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem güveyi olmuştu. Sabah olunca: "Kimde bir şey varsa getirsin." buyurdu. Kimi yağ, (kimi başka şey) getirdi. (Râvî der ki: Enes) Sevîkı yâni kavudu da saydı zannederim. Enes der ki: (Hazır olan) cemâat, hays yap(ıp ye)diler ki, Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in velîmesi bu olmuş oldu.
(Şuna kasem ederim ki,) Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (salât-ı) fecri kılarlardı da mü`minâtdan kadınlar (başlarını ve bedenlerini) mırtları ile örterek hazır bulunurlar, sonra evlerine dönerlerdi ki, (henüz ortaklık ağarmamış, ve kendileri iyice örtünmüş oldukları için) onları kimse tanıyamazdı.
(Bir def`a) Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem, üstünde damgalar bulunan bir hamîsa içinde namaz kılıp (esnâ-yı salâtda) üstündeki damgalara bir nazar (atf) buyurmuşlardı. Namazdan çıkınca: "Benim şu hamîsamı Ebû Cehm`e (geri) götürün de Ebû Cehm`in enbicâniyyesini bana getirin. Zîrâ demin namazım (daki huzûr)dan (az kalsın) beni alıkoy(acak)dı." buyurdu.
Âişe (radiya`llâhu anhâ) nın bir kırâmı vardı ki onunla odasının bir tarafın örtmüştü. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (ona): "Şu kırâmını karşımdan al. Üzerindeki tasvirler namazda iken hep bana görünüp duruyor." buyurdu.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`e bir ipek ferrûc (ferâce) ihdâ edilmişti. Onu giyip içinde namaz kıldı. Namazdan çıktıktan sonra (giymiş olması) bedine gitmiş gibi (beden-i şerîfinden) şiddetle çıkar(ıp at)dı ve: "Bu(nu kullanmak) müttekîne yaraşmaz." buyurdu.
Bir (def`a) gördüm ki, Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem kızıl sahtiyandan bir kubbe içinde idi. Gördüm ki, Bilâl (radiya`llâhu anh) Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in abdest suyunu al(ıp getir)di. Gördüm ki, halk (kullandığı) o abdest suyunu (almağa) koşuşuyorlardı. (O sudan) her kimin eline bir şey geçtiyse (teberrük için) üzerine sürdü. Ele geçiremiyenler ise arkadaşlarının elindeki ıslaklıktan hissemend oldular. Sonra gördüm ki, Bilâl (radiya`llâhu anh) bir harbe alıp (kubbenin dışında bir yere) dikti. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem kırmızı bi hulle giyinmiş ve çemrenmiş olarak çıktı. Harbeye doğru (oradaki) halka (namazı) iki rek`at (olarak) kıldırdı. (Yine) gördüm ki, (o) harbenin önünden insanlarla hayvanlar geçip gidiyorlardı.
Sehl`e (Medîne`deki) minber (-i Nebevînin) neden yapılmış olduğu suâl edildiği zaman demiş ki: (Şu) nâs içinde bunu benden iyibilen kalmadı. (Minber) Gâbe`nin Esl (ağac)ındandır. Onu Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem için falanca hâtunun mevlâsı filân yaptı idi. Yapılıp (yerine) konduğu zaman Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem üzerine çıkıp ve kıbleye karşı durup (iftitah) tekbîr(ini) aldı. Halk da arkasından (Mescid-i Şerîfde namaza) durdular. Okuyup rükûa vardı. Cemâat de arkasından rükû` ettiler. Sonra (rükû`dan) başını kaldırıp (ve kıbleden yüzünü ayırmayıp) gerisin geriye dön(üp in)di ve yere secde buyurdu. Sonra (yine) minbere çıktı. Sonra (yine) rükûa vardı. Sonra (yine rükû`dan) başını kaldırıp ve (sâbıkı veçhile) gerisin geriye dönüp yere secde buyurdu." İşte minberin kıssası.
Rivâyet olunduğuna göre, ceddesi Müleyke (bint-i Mâlik b. Adiy radiya`llâhu anhâ) Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`i tehyie ettiği bir taâma da`vet etmişti. (Resûl aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm Efendimiz) yedikten sonra: "(Haydin), kalkınız da size namaz kıldırayım." buyurmuş. Enes der ki: Kullanıla kullanıla simsiyah kesilmiş (eski) bir hasırımız (var idi. İşte onu almağ)a hemen davranıp üzerine (yumuşasın diye) biraz su serptim. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem namaza durdu. Yetim ile berâber ben de ardında (bir) saf olduk. Kocakaro da arkamızda durdu. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem bize iki rek`at kıldırdıktan sonra teşrîf etti.
(Ben) Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in karşısında ayaklarım kıblesine (yâni mevzi-i sücûduna) gelmek üzere (yatar) uyurdum. Secdeye vardığı zaman eliyle beni dürterdi de (ben) ayaklarımı (geriye) çekerdim. (Secdeden) kalktığı zaman (yine) uzatırdım. Âişe (radiya`llâhu anhâ) der ki: O zamanlarda evlerde ışık bulunmazdı.
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem kendisiyle kıblesi (yâni mevzi-i sücûdu) arasında ve ehlinin (berâber yattığı) yatağı içinde cenâze gibi (sağından soluna doğru) karşısında uzanmış olduğum halde namaz kılardı.