Herhangi biriniz (namazdan çıkarken) behemahâl sağ tarafına dön(üp işine git)mek üzerine vâcibdir zannederek şeytana (sakın bir) hisse ayırma(ya kalkışma)sın. Vallâhi ben, Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in sol tarafa döndüğünü çok kereler görmüşümdür.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem sarmısağı murâd ederek: "Her kim bu yeşillikten yerse mescidlerimize, yanımıza gelmesin" buyurdu. -Râvî (Atâ` b. Ebî Rebâh) der ki: Câbir`e (yâhud Abdü`l-Melik b. Cüreyc der ki: Atâ` `ya): Acabâ hangi sarmısağı kasd buyuruyor? dedim. "Zannıma göre (sarmısağın) ancak çiğini, bir rivâyete göre kokusunu murad buyuruyordu" cevâbını verdi.
(Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem: "Her kim sarmısak, soğan yemiş bulunursa bizden -yâhud mescidimizden- uzak durup evinde otursun" buyurdu. (Yine aynı sened ile) rivâyet olunur ki: Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (bir kere) huzûr(-ı şerifler)ine, içinde tâze sebze bulunan bir tencere getiril(ip takdîm edil)di. (Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem) onda nâhoş bir koku duydu. (Ne olduğunu) suâl buyurunca içinde olan sebzelerin ne olduğu kendisine haber verildi. Bunun üzerine Ashâb(-ı Kirâm`ın)dan nezdinde bulunan birine (işâret buyurarak: "Ona) götürünüz" buyurdu. (O Sahâbî de aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm Efendimiz`in) böyle yaptığını görünce yemek istemedi. Bunun üzerine: "Sen (bundan) ye. Zîrâ ben senin münâcât etmediklerinle münâcât ederim" buyurdu.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (bir def`a) kenarda kalmış bir kabre -yâhud da bir lakît, yâni tıfl-ı metrûk kabrine- yolu uğradığı ve (onu görünce) kendilerine imam ol(ub meytin üzerine namaz kıl)dığı ve (kendileri de ardında) saf bağladıkları (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: "Cum`a gününün guslü her bâliğ olan kimseye vâcib (gibi)dir" buyurdukları (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor.
(Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, birinin ravi`ye: "Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte (bayram namazgâhına) çıkışta (hiç) bulundun mu?" demesi üzerine (müşârün-ileyh) şu cevâbı vermiştir: "Evet, (bulundum.) Ona olan yakınlığım da olmasaydı orada bulunamıyacaktım". -Râvî der ki: Yaşımın küçüklüğünden dolayı (bulunmıyacaktım) demek istedi. -(Yine İbn-i Abbâs radiya`llâhu anhümâ der ki: Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem) Küseyyir b. es-Salt (b. Ma`dî Kerb-i Kindî) hânesinin hizâsındaki sütûnun yanına geldi. Sonra (orada) hutbe îrâd buyurdu. Sonra kadınlar(ın bulunduğu taraf)a gelip onlara va`z ve tezkîrde bulundu. Ve sadaka vermelerini fermân buyurdu. Bunun üzerine kadınlar(ın her biri) elini üzerindeki (yüzük ve sâire gibi) halklara (yâhud da boyuna) uzatıp (zînetini) Bilâl (radiya`llâhu anh)in eteğine atmaya başladı. Sonra Bilâl ile birlikte Hâne-i Saâdetlerine teşrîf ettiler.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: "Kadınlarınız sizden geceleyin mescide (gidip ibâdet için) izin istediklerinde, kendilerine izin veriniz" buyurduğunu (sened-i muttasıl ile) rivâyet ediyor.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`den işittim, buyuruyordu ki: Bizler (Ehl-i Kitâb`a nazaran) en sonra gelmişler (ken) Kıyâmet gününde (fazîletce) en başa geçecek olanlarız. Şundan dolayı ki, bizden evvel onlara, (daha sonra bizlere) kitab verildi de Allâh`ın onlara farz buyurduğu gün, bu (cum`a günü) iken onlar ihtilâf çıkar(ıp başka günlere ta`zîm et)diler. Bize ise o güne i`tibâr etmek husûsunda Hak Teâlâ hidâyet verdi. Artık bu babda nâs bizden geri kalmış oludular. Yahûdiler(in ibâdet günü) yarın, Nasârâ (nınki) de öbür gündür.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: "Her bâliğ olan (kimseye) cum`a günü gusletmek ve imkân bulursa gerek misvaklenmek, gerek hoş koku sürünmek vâcib (gibi) dir." buyurduğuna şehâdet ederim.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) buyurdu ki: Her kim cum`a günü cenâbet guslü ile iğtisâl ettikten sonra (ilk saatte Cum`a namazına) giderse bir deve, ikinci saatte giderse bir sığır, üçüncü saatte giderse (sağlam) boynuzlu bir koç, dördüncü saatte giderse bir tavuk, beşinci saatte giderse bir yumurta kurban etmiş gibi (sevâba nâil) olur. İmam (hutbeye) çıkınca da melekler zikri (yâni hutbeyi) dinlemek için (mecliste) hazır bulunurlar.