Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in: Allahım, Sen Ensâr`ı, Ensâr`ın oğulları mağfiret eyle, dediğini işittim. Râvî Ensâr`ın oğullarının oğulları (yâni Ensâr`ın torunları) hakkında (duâ buyurulup buyurulmadığında) şüphe etmiştir.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Zeyneb Bint-i Cahş`ın nöbetinde bal şerbeti içerdi ve bu sûretle onun yanında çok kalırdı. Bunun üzerine Hafsa ile ben ittifâk ederek ikimizden hangimizin yanına Resûlullah gelirse ona: Yâ Resûla`llah, megafîr mi yediniz? Sizde megafîr kokusu duyuyorum, desin, diye söz birliği yaptık. (Resûl-i Ekrem geldiğinde Hafsa tarafından böyle söylendi.) Resûl-i Ekrem: Hayır ben magafîr yemedim. Yalnız Zeyneb Bint-i Cahş`ın yanında bal şerbeti içmiştim. Artık bir daha onu içmem, diye and içti. Ve "İşte yemîn ettim, sakın bunu (ne Âişe`ye ne de) başka bir kimseye duyurma!" diye tenbîh buyurdu.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Kur`ân`ı ezberliyerek (talâkatle) okuyan hâfızın benzeri, vahiy getiren meleklerdir. (Fazîlette ikis berâberdir). Kur`ân`ı hâfız olmıyarak okuyan ve bu sûretle okumak kendisine zorluk veren kimse için de iki ecir vardır: (Kur`ân okumak ecri, zorluk ecri).
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in bir hutbesinde (Sâlih Peygamber`in) dişi devesini ve onu yıkıp öldüreni zikrederek şöyle buyurduğunu işittim dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah bu hutbesinde ... kavl-i şerîfini okuyup âyette bildirilen şakî, Semûd`un ulusu ve en güçlü ve kuvvetlisi idi. Kavim ve kabîlesi içinde (Mekke`de) Ebû Zem`a gibi arkalı olan bu şakî, deveyi öldürmeğe kıyâm etmişti (buyurdu ve hutbesine devâm ederek) kadınlardan (ve âile muâşeretinden) de bahsedip: "Sizden biriniz karısın köle döver gibi dayakla dövmek ister. Câiz ki, o günün sonunda (akşamında) o, karısının yatak eşidir" buyurdu (ki, kadınlarınıza saygılı olmanızı vasıyet ederim, demek oluyor). Bu hutbesinde Resûl-i Ekrem (âdâb-ı ictimâiyeden de bahsedip ezcümle) bir hatâ eseri yellenen kişiye gülerek onu teşhîr etmenin fenâlığından bahs ile: Kişinin işlediği böyle bir işe niçin güler (ve sâhibini utandırır) sınız? buyurdu. Bu hadîsin bir rivâyet tarîkında: "Zübeyr İbn-i Avvâm`ın amucası Ebû Zem`a benzeri" vârid olmuştur.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ebû Cehil azgın bir tavır ile: - Eğer Muhammed`i Kâ`be derûnunda namaz kılar görürsem muhakkak onun boynunu çiğnerim, demişti. Bu haber Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e erişince Resûl-i Ekrem: - Ebû Cehil bu cinâyeti işlerse, muhakkak onu (azâb) melekleri yakalar, buyurdu.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem semâya (ve âlî makamlara) yüceltildiği zaman (bu mi`râca âit gördüklerini anlatırken): Bir ırmağa götürüldüm ki, onun iki taraf sâhil (saraylar) ı içleri boş hâlis inci kubbelerdi, buyurdu. Cibrîl`e bu nedir? diye sordum. O da: İşte bu kevserdir, diye cevap verdi.
Rivâyete göre (Ebû Ubeyde tarafından Hazret-i) Âişe`ye: (Yâ Muhammed, emîn ol sana biz Kevser verdik!) âyetinin tefsîri soruldu. O da: "Kevser muazzam bir ırmaktır ki, Peygamberiniz salla`llahu aleyhi ve sellem`e bahşolunmuştur. Onun iki taraf sâhili, içi boş hâlis inci üzerine binâ kılınmıştır. Bu (mübârek) nehrin bardakları yıldız sayısıncadır", diye cevab verdi.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e Muavvizeteyn`i (Kur`ân`dan mı diye) sordum. Resûlullah tarafından bana (bu iki sûreyi oku!) denildi. Ben de okudum, demiştir. Übey (Hazretleri) der ki: Resûlullah`ın okuduğu gibi biz de (Kur`ân olarak) okuruz.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Hiç bir peygamber yoktur, ancak ona (bir mu`cize) verilmiştir ki, onun benzerine beşer câmiası (vaktiyle) îmân etmiş (de modası geçmiş) değildir. (O, devre göre yepyenidir). Hiç şüphesiz ki, bana ihsân buyurulan (en büyük) hârika, Allah`ın bana vahyettiği Kur`ân (mu`cizesi) dir. Umarım ki, ben kıyâmet günü bütün peygamberlerin çok ümmetlisi bulunayım.
Şöyle rivâyet olunmuştur: Allahu Teâlâ Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e vefâtından evvele kadar Kur`ân indirdi. Hattâ vefâtı, vahiy en çok geldiği bir sırada vuku` bulup bundan sonra Resûlullah vefât etmişti.