Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e (Hazret-i Alî tarafından): Yâ Resûla`llah! Hamza`nın kızını niçin tezevvüc etmezsin, denilmiştir. Resûl-i Ekrem: Hamza`nın kızı süt kardeşimin kızıdır, buyurdu.
Rivâyete göre, Âişe (hazretleri bir kere) Hafsa`nın odası önünde izin istiyen bir erkek sesi işitmişti. Âişe der ki: Yâ Resûla`llah, şu adam evinize girmek için izin diliyor, dedim. Bunun üzerine Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: Sanırım ki o, Hafsa`nın süt amucası filân kimsedir, buyurdu. Âişe der ki: Süt amucam filân hayatta olsaydı benim yanıma girebilecek miydi? diye sordum. Resûlullah: Evet girebilirdi, çünkü süt, velâdet ve nesebin haram kıldığı her şeyi haram kılar, buyurdu.
(Peygamberimizin kadınlarından) Ebû Süfyân kızı Ümm-i Habîbe radiya`llahu anhümâ`dan şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere ben: - Yâ Resûla`llah! Ebû Süfyân kızı hemşîremi nikâh ediniz, dedim. Resûlullah: Acâyib siz (kıskanmayıp) bunu aruz eder misiniz? buyurdu. Ben de: - Evet arzu ederim. Çünkü sizin için ortaktan hâlî ve münferid değilim. İsterim ki size karşı sevgimde bâri hemşîrem bana ortak olsun, dedim. Bunun üzerine Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: - İyi bil ki hemşîren bana helâl değildir, buyurdu. Ben: - İyi ama biz duyuyoruz ki cenâbınız, Ebû Seleme`nin kızını nikâh etmek istiyor muşsunuz, dedim. Resûlullah: - (Refîkam) Ümm-i Seleme`nin kızını mı? diye sordu. Ben de: - Evet dedim, Resûlullah: - Ümm-i Seleme`nin kızı (Zeyneb) benim vesâyet ve terbiyem altında övey kızım (dır ve bana nikâhı haramdır. Böyle) olmasa bile yine bana nikâhı halâl olmaz. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır: Beni ve (onun babası) Ebû Seleme`yi Süveybe (kadın) emzirmiştir, dedi. Ve: Bir daha bana kızlarınızı, kız kardeşlerinizi sakın teklîf etmeyiniz, di(ye tevbîl buyur) du.
Rivâyete göre bir kere Âişe`nin odasında birisi otururken Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem içeri girdi. Resûl-i Ekrem bunu hoş görmediğini arz eder gibi sîmâsının rengi değişti. Bunun üzerine Âişe: Yâ Resûla`llah bu benim (süt) kardeşimdir, dedi. Resûl-i Ekrem de: Süt kardeşiniz kim olduğuna iyi dikkat ediniz radâ`a ancak mecâadandır, buyurdu.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şigâr (sûretiyle nikâh) dan nehyettiği rivâyet olunmuştur.
Şöyle dedikleri rivâyet olunmuştur: Biz (Hüneyn seferi) ordusu içinde bulunduk. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bize gelerek: "Size müt`a sûretiyle (muvakkat bir zaman için) nikâh ve izdivâca izin verildi. Muvakkat bir zaman için evlenebilirsiniz!" buyurdu.
Şöyle rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e bir kere bir kadın gelip kendisini (zevceliğe almasını) teklîf etti. (Resûl-i Ekrem gözlerini indirip sükût etti.) Orada hazır bulunan bir Sahâbî: - Yâ Resûla`llah! bu kadını bana tezvîc etseniz, dedi. Resûl-i Ekrem: - (Mehir olarak dünyâlık verecek) bir şeyin var mı? diye sordu. O Sahâbî: - Hayır yâ Resûla`llah, yanımda hiç bir şey yoktur, dedi. Resûl-i Ekrem: - Haydi git, araştır ve demir bir yüzük olsun (bul, getir, tak) buyurdu. Sahâbî gitti. Sonra dönüp gelerek: - Hayır yâ Resûla`llah, dünyâlık bir şey, demir bir halka bile bulamadım. Ve lâkin şu izârım (belden aşağı ihrâmım) var. Bunun yarısını verebilirim, dedi. Râvî Sehl İbn-i Sâ`d der ki: Bu fakir Sahâbe`nin (izârı üzerine giyecek) ridâsı bile yoktu. Bunun üzerine Resûlullah: - İyi ama izârınla ne iş görebilirsin, neye yarar? Onu sen giyersen kadının üstünde ondan bir şey bulunmaz, açıkda kalır, kadın giyerse sen çıplak kalırsın, buyurdu. Adamcağız bulunduğu yere oturdu. Bu oturuşu uzayınca da kalkıp (me`yûs bir halde) gitti. Resûlullah bu zâtın (ümidsiz) gittiğini görünce onu ya kendi çağırdı, yâhud birisine çağırtarak: - Kur`ân`dan ezberinde bir şey var mı? diye sordu. Fakir Sahâbî: - Ezberimde şu sûre var, şu sûre var, şu sûre var, diye birtakım sûreler saymağa başladı. Bunun üzerine Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Kur`ân`dan ezberindeki sûrelerle seni bu kadına mâlik kıldım (tezvîc eyledim) buyurdu.
Bir rivâyete göre: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e bir kadın gelerek: Yâ Resûla`llah, ben cenâbınıza nefsimi hibe etmek (ve kadınlık kıymetimi mehirsiz bağışlamağa) geldim, demiştir. Resûl-i Ekrem gözünü kadına doğru kaldırıp tasvîb, sonra da indirip başını eğmiştir. Râvî Sehl İbn-i Sa`d bundan önce (1803 numara ile tercemesi geçen) hadîsi rivâyet etmiştir. Hadîsin sonunda da Resûl-i Ekrem`in: Bu sûreleri ezbere okuyabilir misin? suâline karşı fakir Sahâbî`nin: Evet okurum, demesi üzerine Resûl-i Ekrem`in: Kur`ân`dan ezberindeki sûrelerle bu kadına seni mâlik kıldım, buyurduğunu rivâyet etmiştir.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Kız kardeşim (Cümeyl Bint-i Yesâr)ı bir ere vermişdim. Bu adam hemşîremi boşadı. İddeti tamâm olunca da gelip yine istedi. Ben de dedim ki: Sana vaktiyle hemşîremi tezvîc etmiş ve onu sana (bir âile) firâşı yapmış, her vechile ikrâm etmiştim. Fakat sen (bunlara karşı) kardeşimi boşadın. Sonra da gelip onu istiyorsun. Hayır, kardeşim sana vallahi ebedî dönüp varamaz. Fakat bu adam kusursuz (iyi) bir kişi idi. Hemşîrem de kocasına varmak istiyordu. (Ben mâni` oluyordum.) Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ şu (meâldeki): "Kadınları erleri boşayıp iddetleri meşrû` olan halde bâliğ olunca (yeniden birleşmek isterlerse) ey velîler siz kadınların izdivaclarına mâni` olmayınız!" âyetini inzâl buyurdu. Bunun üzerine ben: Yâ Resûla`llah şimdi ne yapayım? dedim. Resûl-i Ekrem: Hemşîreni eski kocasına tezvîc et, buyurdu.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Dulkadın, kendisinin sarâhaten emri olmadıkça nikâh olunmaz. Er görmedik kız da kendisinden istîzân olunup izni alınmaksızın nikâh olunmaz. Meclisde hazır bulunanlar: Yâ Resûla`llah bâkir bir kızın izni nasıl olur? diye sorduklarında Resûlullah: Onun izni sükût etmesidir, buyurdu.