Rivâyete göre, bir kere Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem Hüzeyl kabîlesinden biribiriyle döğüşen iki kadın arasında hüküm etmişti. (Şöyle ki:) Bu kadınlardan birisi diğerine bir taş atmış ve attığı taş gebe kadının karnına dokunarak karnındaki çocuğu öldürmüştü. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem`e da`vâ ettiler. Resûl-i Ekrem de: Kadının karnındaki cenînin diyeti köle veyâ câriye gurresidir (yâni bir diyetin nısf-ı öşürüdür) diye hükmetti. Bunun üzerine diyet ve garâmetle mahkûm olan kadının velîsi (seci`li ve kafiyeli bir edâ ile): Yâ Resûla`llah! Henüz yemeyen, içmeyen ve söz söylemiyen, sayha etmiyen çocuğun diyetiyle nasıl mahkûm olurum. Bunun benzeri hüküm bâtıl olur, dedi. Resûl-i Ekrem de: Bu adam kâhinler zümresindendir, buyurdu.
Rivâyete göre, bir kere Medîne`nin şarkında (Necd) ahâlîsinden iki kişi gelip (karşılıklı) hutbe îrâd etmişler, halk da bunların düzgün sözlerine hayrân olmuşlardı. Bunun üzerine Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Şüphesiz ki açık ve fasîh sözlerden sihir (gibi ruhlar üzerinde müessir) olanları vardır, yâhut bâzı belîğ sözler vardır ki, onlar sihirdir (ruhları teshîr eder).
Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Sakın hasta deveyi sağlam devenin yanına uğratmayınız!" buyurdu, dediği rivâyet olunmuştur.
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim bir dağdan (yüksek bir yerden) kendisini aşağıya atıp öldürürse, bu intihar eden kimse cehennem ateşinde ebedî ve dâimî sûrette kendisini yüksekten aşağıya bırakır (bir halde azâb olunur). Şu bir kimse de zehir içer de, canına kıyarsa zehiri elinde içer bir halde ebedî ve dâimî bir sûrette cehennem ateşinde (azâb olunacak) tır. Her hangi bir kimse de kendisini (bıçak gibi) bir demir parçasiyle öldürürse, o da bıçağı elinde karnına vurarak ebedî ve dâimî sûrette cehennemde (azâb olunacak) tır.
Rivâyete göre, Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Sizden birinizin (su veyâ yemek) kabına sinek düştüğü zaman o kişi onun her tarafını batırsın, sonra çıkarıp atsın. Çünkü sineğin iki kanadının birisinde şifâ vardır, öbürüsünde de hastalık vardır.
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem, izâr (denilen libâs) ın iki topuktan aşağı sarkanı ateştedir, buyurmuştur.
Rivâyete göre, Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem vefât ettiğinde (beyaz) bürd-i yemânî ile örtülmüş (kefenlenmiş) di.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem (i ziyâret)e gelmiştim Resûlu`llah, üzerinde beyaz bir örtü bulunduğu halde uyuyordu. (Döndüm) sonra yine geldim. Bu def`a uyanmıştı. (Müsâhabet esnâsında) Resûl-i Ekrem : - Lâ ilâhe illa`llah, deyip sonra bu ikrâr ve îmân üzerine vefât eden hiç bir kul yoktur, muhakkak o kul, Cennet`e dâhil olacaktır, buyurdu . Ben : - O kul zinâ etse, sirkat etse de mi? Diye sordum. O : - Zinâ etse de, sirkat etse de (tevbe ve nedâmet ederse), buyurdu. Ben (hayret ederek): - Zinâ etse de, sirkat etmiş olsa da mı? Diye (tekrar) sordum. O: - Zinâ etse de, sirkat etse de, buyurdu. Ben (üçüncü def`a): - Zinâ etse de, sirkat etse de mi? Diye sordum. Resûl-i Ekrem: - Evet, Ebû Zerr`in burnu toprakta sürtülmesine rağmen o kul zinâ etse de, sirkat etmiş olsa da (Cennet`e girecektir) buyurdu. Râvî (Ebu`l-Esved der ki): Ebû Zerr bu hadîsi her rivâyet ettiğinde: Ebû Zerr`in burnu toprakta sürtülmesine rağmen, der idi.
Rivâyete göre, Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem Harirden (hâlis ipek elbîse geymekten) nehyetmiştir. Yalnız -paş parmağı yanındaki iki parmağiyle (şahâdet ve orta parmaklariyle) işâret ederek- şu kadarı müstesnâ demiştir. (Râvî Ebû Osmân Nehdî der ki:) Resûlu`llah bu işâretiyle (libâsının iki parmak mikdârı ipek) alâmetlerini (ve bu mikdârın menhî olmadığını) kasdetmiştir.
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem: Her kim dünyâda harîr libâs giyerse, âhirette giyemez, buyurmuştur: