Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Müslümana fenâlık, hastalık, keder, hüzün, ezâ, iç sıkıntısı ârız olmaz, hattâ vücûduna bir diken batırılmaz; ancak Allahu Teâlâ bu musûbetlerden birisi sebebiyle o müslümanın suçlarını ve günahlarıını örter, bastırır.
Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Mü`min kişinin benzeri ekin nev`inden bir sâk üzerine biten tâze ot gibi (yumuşak) tır; hangi taraftan ona rüzgâr dokunursa rüzgâr onu eğer (fakat o yıkılmaz, yine doğrulur). Doğrulunca rüzgâr belâsı ile yine eğrilir (fakat yine yıkılmaz, doğrulur ve doğru kalır). Hak`tan yüz çeviren fâcir kişinin benzeri de sert ve düz çam ve dağ servisi gibidir ki, Allah onu tâ dilediği vakit (bir def`ada) söker, devirir.
Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Şu bir kimse ki, Allahu Teâlâ onun hakkında hayır dileye, onu birtakım musîbetlere giriftâr eder" buyurduğu rivâyet olunmuştur.
"Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`den ziyâde hastalığı şiddetli olan hiç bir kimse görmedim" dediği rivâyet olunmuştur.
Rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in hastalığında vücûdu hummânın harâretinden şiddetle sarsıldığı sırada huzûruna varmıştım. Ve: Yâ Resûla`llah! Hummâ harâretinden çok ıztırab çekiyorsunuz, dedim. Yâ Resûla`llah! Bu hummânın iki kat ıztırâbı var, elbette sizin için iki kat ecri ve mükâfâtı vardır, diye arzettim. Evet, deyip beni tasdîk ederek: "Hiç bir müslüman yoktur ki ona hastalık isâbet etmez, ancak Allahu Teâlâ onun hatâlarını ve günahlarını döker, nasıl ağacın (hazan vakti) yaprakları dökülürse." buyurdu.
Bâzı ashâbına (ki, `Atâ` İbn-i Ebî Rebâh`tır) şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ey `Atâ`! Sana Cennet kadınlarından bir kadın göstereyim mi? Demiştir. O da: Evet gösteriniz, demesi üzerine İbn-i Abbâs şöyle demiştir: Şu (gördüğün iri yapılı ve uzun boylu habeşî) kara kadın yok mu? Bu kadın bir kere Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelip: Yâ Resûla`llah! Ben sar`alanıyorum, sar`alanınca da açılıyorum, Allah`a benim için du`â buyurunuz, dedi. Resûl-i Ekrem: Ey kadın! İstersen hastalığına sabret. Bunun mukabilinde sana Cennet vardır. İstersen âfiyet vermesi için Allah`a du`â edeyim, buyurdu. Kadın: Yâ Resûla`llah! Hastalığıma sabrederim, dedi. Ancak ben açılıyorum. Açılmaklığım için Allah`a du`â buyurunuz, diye ricâ etti. Resûl-i Ekrem du`â etti. (Edeb yerleri açılmaz oldu).
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur: Allahu Teâlâ buyurur ki: Kulumu iki sevgilisiyle ibtilâ (ve göz nurlarından mahrûm) edip de kulum (ikâyet etmeyip) sabır ederse iki gözüne bedel olarak ona Cennet`i veririm. Enes İbn-i Mâlik der ki: (İki sevgilisi) sözü ile Resûlu`llah kulun iki gözünü murâd etmiştir.
Rivâyete göre, Câbir: "Hastalığımda Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem beni hasta ziyâretine gelmişti. Gelirken ne katıra, ne de ata binmemişti" demiştir.
(Kardeşi oğlu Kasim İbn-i Muhammed`in) rivâyetine göre, Hazret-i `Âişe (bir kere şiddetli baş ağrısına tutularak:) Vay başım, (ölüyorum!) Demişti. Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem de: Eğer sen ölür de ben hayatta kalırsam senin için istiğfâr eder ve senin için du`â eylerim! Buyurdu. Bunun üzerine Âişe: Vay başıma gelen musîbete! Vallahi öyle sanıyorum ki, muhakkak sen benim ölümümü istiyorsun. Eğer ben ölürsem muhakkak sen o son günün gecesinde kadınlarının birisiyle gerdek olup yaşayacaksın, dedi. Âişe`nin bu sözü üzerine Resûlu`llah şöyle buyurdu: Yâ Âişe! (endişelenme) belki ben "Vay başım!" demeliyim (çünkü senden önce öleceğim). Yâ Âişe! (hattâ) şimdi Ebû Bekr`e ve oğluna haber göndermek ve -Hilâfet dedikoducularının sözlerinden ve hilâfet umanların temennîlerinden nefret ederek- Hilâfeti Ebû Bekr`e vâsıyyet etmek arzu ettim. Fakat sonra düşündüm ki, Allah (Hilâfeti Ebû Bekir`den başkasına müyesser kılmaktan) imtinâ eder. Mü`minler de Ebû Bekir`den başkasının halîfe olmasını men` ederler. Yâhud Allahu Teâlâ (Ebû Bekir`den başkasının halîfe olmasını) men` eder. Mü`minler de (Ebû Bekir`den başkasına bî`at ve mutâba`attan) imtinâ` ederler.
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Sizden biriniz kendisine (hastalık gibi) bir zarar isâbet ettiğinizden dolayı sakın ölümü temennî etmesin! Eğer muhakkak tememnî etmek zorunda bulunursa, şöyle söylesin: Allah`ım, yaşamak benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat, ölmek hayırlı olduğu zaman da beni öldür!.