Rivâyete göre müşârün-ileyh hazretleri bir kurban günü hutbeden önce bayram namazını kılıp sonra hutbe îrâd edip demiştir ki: Ey nâs! Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem sizi şu iki (bayram) günü oruç tutmaktan nehyetti: Biri orucunuzu bozduğunuz (Ramazan bayramınız) günüdür, öbürüsü de kurbanınızın etinden içinde yediğiniz (Kurban bayramınız) günüdür.
Resûlullah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Kim ki dünyâda şarab içer de, sonra bu günâhından dünyâda tövbe etmez (den ölür) se, o kişi âhirette Cennet şarâbından mahrûm olur, (içemez)" buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Zinâkâr (mü`min) kişi zinâ ettiği sıra (tam ve kâmil bir) mü`min olduğu halde zinâ edemez. İçki içen de içki içtiği zamanda (kâmil bir) mü`min olarak içemez. Hırsız da sirkat ettiği sıra (kâmil bir) mü`min olduğu halde sirkat edemez.
Bir rivâyette (Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Halkın gözü önünde yağmacılık eden yüksek mevkî sâhibi (zâlim kişi) yağmacılık ettiği zaman mü`min olarak çapulculuk edemez.
Rivâyete göre şöyle demiştir: Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`den Biti` (içkisinin hükmü) sorulmuştu -ki bu Biti`, Yemen halkının içtikleri baldan ma`mûl içki idi- Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem: Sekir veren her içki haramdır, diye cevab verdi.
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittiği rivâyet olunmuştur: (Bir zaman gelecektir ki) ümmetimden muhakkak birtakım zümreler türeyecektir. Bunlar zinâ etmeyi, ipekli elbîseler giymeyi, şarab içmeyi, def, dümbelekler (çengi, çiğâna ile) eğlenmeyi halâl ve mübâh sayacaklar. (Bunlardan) birtakım (merhametsiz, hodgâm) zümreler de dağ mesîrelerine yanlayacaklar, onlara âit koyun sürüsü ile çoban sabahları yanlarına gelecek, (akşamları gidecek). Bunlara bir fakir bir hâcet için gelecek de bu (duygusuz insan) lar fâkîre: Haydi (bugün git) yarın gel! Diyecekler. Bunun üzerine Allah (sevip eğlendikleri) dağı üzerlerine indirerek bir kısmını helâk edecek, (sağ kalan) öbürlerini de kıyâmet gününe kadar maymun ve domuz sûretlerine tebdîl edecek.
Rivâyete göre müşârün-ileyh, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`i kendisinin düğün yemeğine da`vet etmişti. Filhal gelin olan karısı da dâ`vetlilere hizmet etmekte idi. Üseyd (râvîsi Sehl İbn-i Sa`d`e) demiştir ki: Ey, Sehl! Bu gece ziyâfette Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`e ne içirdim bilir misin? Tevr (dediğimiz kab için) de geceden bir kaç hurma ıslattım. Bunun şırasını içirdim.
Rivâyete göre şöyle demiştir: Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem kırba ve tulum makulelerinden başka kablarda şıra ve sirke yapılmasını nehyetmiştir. Bu nehy üzerine Ashâb: "Yâ Resûla`llah! Herkes tulum, kırba bulamaz ki" demeleri üzerine, Resûl-i Ekrem halkın balçıktan ma`mûl çömlek ve küp makulesinde ziftlenmemiş olarak hoşaf, şıra ve sirke kurmalarına müsâade etti.
Rivâyete göre Ebû Katâ`de şöyle demiştir: Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem hurma ile ermemiş hurma koruğunu, yine hurma ile üzümü bir arada birleştirmeyi nehyetti. Bunlardan her birisi ayrı ayrı hoşaf ve şira yapılmalıdır, buyurdu.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Ebû Humeyd Resûl-i Ekrem`e Nakî` (mer`asın) dan bir kâse süt getirmişti. Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem Ebû Humeyd`e: Bu kâseyi bir bezle örtmedin mi? Keşki bunun üzerine bir ağaç tahta parçasını olsun üstüne eymine koysaydın, buyurdu.