Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem `in (Hâris`in kızı Hazret-i) Meymûne`yi (yedinci Hicret yılında ömre için) ihramlı iken tezevvüc buyurduğu rivâyet edilmiştir.
[Abdullah İbn-i Huneyn`den rivâyet edildiğine göre, Abdullah İbn-i Abbâs ile Misver İbn-i Mahreme radiya`llahu anhüm Mekke karîbinde "Ebvâ" mevkiinde muhrimin gasl-i re`si hakkında ihtilâf etmişlerdi. İbn-i Abbâs: muhrim başını yıkayabilir, Misver ise yıkayamaz, demişti. Râvî İbn-i Huneyn demiştir ki: bu ihtilâf üzerine İbn-i Abbâs beni, Ebû Eyyûbi`l-Ensârî`ye gönderdi. Ebû Eyyûb`u ben, bir kuyunun iki direği arasında başını yıkamak üzere buldum. Ebû Eyyûb bir elbîse ile vücûdun setrediyordu. Kendisine selâm verdim. Kimdir? diye sordu. Ben: Abdullah İbn-i Huneyn`im, dedim. Beni Abdullah İbn-i Abbâs size gönderdi] sizden: "Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem muhrim iken başını nasıl yıkardı?" diye soruyor, dedim; Ebû Eyyûb elini, kendini setr eden sevb üzerine koydu. Ve sevbi (başından göğsüne kadar) indirdi. Başı tamâmiyle bana göründü. Bundan sonra su dökmek üzere bulunan adama su dök! diye emretti. O adam da başına su döktü. Ebû Eyyûb iki elini kâh ileri, kâh geri götürerek başını oğuşturdu, ve: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem `in başını böylece yıkadığını gördüm, buyurdu.
Rivâyet edildiğine göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem feth senesi (Mekke`ye) dâhil olduğunda re`s-i saâdetlerinde bir miğfer (tulga) bulunuyordu. Resûl-i Ekrem bu serpûşunu çıkardığı sırada bir kimse gelip: (yâ Resûla`llah!) İbn-i Hattal Kâ`be`nin örtüsüne sarılmış (duruyor) dedi. Resûl-i Ekrem Ashâb-ı Kirâm`a: İbn-i Hatal`ı öldürünüz, buyurdu. (Ve derhal öldürüldü).
Şöyle rivâyet edilmiştir: "Cüheyne" kabîlesinden bir kadın Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem `e geldi. Ve: - Yâ Resûla`llah! Anam haccetmeği nezretmişti. Haccedemeden öldü. Şimdi ona niyâbeten haccedebilir miyim? diye sordu. Resûlullah: - Evet, anana vekâleten sen haccetmelisin! Bana söyler misin? Ananın üzerinde bir (kul) borcu olsa, ananın borcunu ödemez misin? (Tabiî ödersin!) Allah hakkını da kazâ ediniz! Hem hakku`llah, edâ edilmeğe başkalarından daha ziyâde lâyıktır, buyurdu.
(Vedâ` Haccı`nda babamla anam) berâber olarak Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ile hac olundu. O sırada ben yedi yaşında idim, dediği rivâyet edilmiştir.
Rivâyet olunup demiştir ki: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem hacdan (Medîne`ye) döndüğünde Ensârî bir kadın olan "Ümm-i Sinân"a: - (Bizimle berâber) haccetmekten sene hangi bir mâni` alıkoydu? diye sordu. Ümm-i Sinân, zevci Ebû Sinân`ı kasdederek: - Ebû fülân yok mu? Bunun iki devesi vardır. Bunun birisine binip hacca gitti. Öbirisi de bahçemizi sulayor, diye cevab verdi. Resûl-i Ekrem de: - Ramazan`da ömre edilmesi (sevab husûsunda) benimle berâber haccetmeğe muâdildir, buyurdu.
Ravi, müşârün-ileyh, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber on iki gazâda bulunmuştur. (Bu) Ebû Saîd`den şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem `den son derece nazar-ı dikkat ve hayretimi celb eden dört (hikmet) işittim: 1) Yanında ya zevci veyâ mehâriminden birisi bulunmaksızın bir kadın iki günlük mesâfeye sefer etmez, 2) Ramazan ve Kurban bayramlarında oruç tutmak meşrû` değildir, 3) İki namazdan sonra namaz kılmak sâbit değildir: (birisi) ikindi namazından sonra güneş gurûb edinceye kadar, (öbirisi) sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar. 4) Hiç bir mescide (nezr ile) şedd-i rihâl edilmez; ancak üç mescide sefer edilir: Mescid-i Harâm, benim Mescidim, Mescid-i Aksâ.
(Rivâyet edildiğine göre): Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem iki oğlunun arasında onlar tarafından sevk olunan ihtiyar bir kimse görmüş ve: bunun zoru nedir ki, böyle yürüyor? buyurmuş. Oğullar: (Yâ Resûla`llah!) Babamız yaya Kâ`be`ye gitmeği nezr etmiştir, diye cevab verdiler. Resûl-i Ekrem: Cenâb-ı Hak bu ihtiyârın ta`zîb-i nefs ile yaptığı ibâdetten elbette müstağnîdir, buyurup ihtiyara rükûb ile emreyledi.
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: kız kardeşim (Ümm-i Hibbân) Beytu`llah`ı yaya olarak gidip ziyâret etmeği nezretmiş, ve (za`f-ı hâlinden şikâyet ederek) bu mes`elenin Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem `den istiftâ edilmesini bana emreylemişti. Ben, Aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm`dan istiftâ ettiğimde cevâben: (ibtidâ) yaya yürüsün, (sonra râhilesine) binsin! buyurdu.
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem `in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Medîne (sâhası) nın şuradan şuraya kadar (olan mahalli) haremdir, muhteremdir. Bu hudûdun ağacı kesilmez; bu sâhada bid`at ihdâs edilmez. Kim ki, Harem-i Medîne`de (Kitab ve Sünnet`e muhâlif) bir bid`at ihdâs ederse, Allah`ın azâbı, Meleklerin ilenci, bütün insanların nefreti o kimse üzerine olsun.