Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Sizin için beyaz iplik siyah iplikten seçilinceye kadar yeyiniz içiniz" (meâlindeki nazm-ı şerîf) nâzıl olunca (mazmûn-ı münîfini bilmeyerek) hemen bir siyah, bir de beyaz ip edindim. Bunları yastığımın altına koydum. Gece zaman zaman bu iplere bakıyordum. Fakat bir türlü biribirnden ayırt edemiyordum. Kuşluk vakti Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e gittim. Bu hâli kendilerine arzettim. Resûl-i Ekrem cevâben: - Bu hayt-ı esved ile hayt-ı ebyaz, sevâd-i leyl ile beyâz-ı nehârdır, buyurdu.
"Biz (bir kere) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber sahûr yemeği yedik; sonra Resûlullah (sabah) namazına kalktı" dediği rivâyet edilmiştir. Zeyd İbn-i Sâbit`ten: - Sabah namazı ile sahûr arasında ne kadar zaman bulundu, diye soruldu; o da: - Elli âyet (okunacak) kadar diye cevâb verdi.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bolluk vardır" buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in Âşûrâ` günü gündüz Hind İbn-i Esmâ`yı halka şöyle i`lân etmesi için kabîlesine gönderdiği rivâyet edilmiştir: Her kim yemek yediyse (bakıye-i yevmi imsâk ederek) günü tamamlasın!; Yâhud oruç tutsun!, Bir şey yememiş olanlar da artık bir şey yemesin!.
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in ehli ile mukarenette bulunarak cünüb olduğu halde fecir vakti iriştiği olurdu. Resûlullah fecirden sonra iğtisâl ederdi ve oruç tutardı, dedikleri rivâyet edilmiştir.
"Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem oruçlu iken takbîl eder, mülâseme ve müâneka buyururdu. Sizin o, nefsine tamâmiyle sâhib olan (bir Peygamber) inizdi" dediği rivâyet edilmiştir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Sâim, oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse (sakın) orucunu (bozmasın,) tamamlasın! Çünkü sâime Allah yedirmiş, içirmiştir.
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Biz bir defa Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûrunda otururken birisi geldi. Ve: - Yâ Resûla`llah! Öldüm, diye hâlinden yanıktı. Resûlullah: - Sana ne oldu ki? diye sordu. O kimse: - Yâ Resûla`llah oruçlu iken zevceme yaklaştım, cevâbında bulundu. Resûlullah: - Âzâd edecek bir köle bulabilir misin? buyurdu. Sâil: - Bulamam, dedi. Resûlullah: - Öyle ise iki ay zincirleme oruç tutmağa gücün yeter mi? diye sordu. Sâil: - Gücüm yetmez. (Hem ben bu felâkete oruç yüzünden uğramadım mı? dedi. Resûlullah: - Altmış yoksulu doyurmak yolunu da bulamaz mısın? buyurdu. Sâil: - Hayır, bulamam, dedi. Ve Ebû Hüreyre`nin rivâyetine göre huzûr-ı Risâlet`te tevakkuf etti. Biz de ne olacağına intizâr etmekte iken Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e içi hurma ile dolu ve râvînin "Miktel" dediği (15 sâ` istîâb eden) bir zenbil getirildi. Resûlullah: - Hani sâil nerededir? buyurdu. Sâil: - Benim, diye (ayağa kalktı) Resûlulah: - Bu hurmayı al, yoksullara sadaka et! buyurdu. Sâil: - Benden fakîr bir yoksulamı vereceğim yâ Resûla`llah! Allah`a yemîn ederim ki, Medîne`nin kara taşlı iki nahiyesi arasında benim âilemden daha fakir bir âile yoktur, dedi. Bunun üzerine Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra da sâile: - Haydi bu hurmayı (al,) âilene yedir! buyurdu.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in ihramlı iken hacamat olduğu, yine böyle sâim iken hacamat olduğu rivâyet edilmiştir.
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh şöyle demiştir: Biz, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber (Ramazan`da) bir seferde bulunduk. Resûlullah birisine (, Bilâl`e): - Haydi (râhilenden) in, bana sevîk karıştır! buyurdu. Bilâl: - Yâ Resûla`llah, işte güneş (, nûrı bâkîdir) dedi. Resûlullah (tekrar): - İn, bana sevîk bula! buyurdu. Bilâl yine: - Yâ Resûla`llah, işte güneş (, nûrı bâkîdir) dedi. Resûlullah (üçüncü olarak): - İn de bana sevîk karıştır! buyurdu. Bilâl (devesinden) indi. Resûlullah`a sevîk buladı. Resûlullah bunu içti de sonra eliyle şuraya (, Meşrık`a) işâret edip sonra: Gecenin bu (Meşrık) tarafından belirdiğini gördüğünüzde sâimin iftar vakti hülûl etmiştir, buyurdu.