Şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem feth-i Mekke senesi Mekke`de iken: - Allah ve Allah`ın Resûlü şarabın, meytenin hınzîrin, asnâmın bey`ini haram kıldı, buyurdu. Resûl-i Ekrem`e: - Yâ Resûla`llah murdar ölen hayvanın iç yağı hakkında ne buyurulur? Şuhûm-ı meyte ile sefîneler cilâlanır, deriler yağlanır, onunla nâs da (mum yapar) ışıklanır, diye soruldu da Resûlullah: - Hayır, murdar yağı bey` etmeyiniz! Bu bey` haramdır. Bundan sonra Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bu bey` haramdır, dediği zaman: - Allah Yehûd`a lâ`net etsin! Allah meytenin yağını haram ettiğinde onlar bu yağı erittiler, sattılar da tutarını eklettiler, buyurdu.
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in kelb pahasından, zinâ kazancından, kehânet ücretinden nehyettiği rivâyet edilmiştir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in: Ey müslüman kadınlar, komşu bir kadın, kadın komşu (sunun hediye) sini, bir koyun parçası olsa bile, sakın küçük görmesin! buyurduğu rivâyet edilmiştir.
(kardeşi Esmâ`nın oğlu) Urve`ye şöyle dediğ rivâyet edilmiştir: - (Vallahi) hemşîre-zâdem! Biz (Peygamber kadınları) hilâle bakar, (görür) dük. Sonra bir hilâl (daha görürdük): iki ayda üç hilâl, (tamamlardık da) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in (hane-i saâdeti) odalarında bir ateş parçası yakılmazdı. Urve: ben: - Ey teyze! Ya (sizin azığınız ne idi,) sizi ne yaşatırdı? diye sordum. O: - Esvedân: hurma ile su, buyurdu. Şu kadar ki, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in Ensâr`dan komşuları, bunların da sağım koyunları vardı. Bunlar, koyunlarını sağarlardı, sütlerinden Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e hediye ederlerdi; Resûlullah da onda bize içirirdi, diye cevab verdi.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in: [Eğer ben bir (koyun) paçası (zıyâfeti) ne çağırılsam, muhakkak icâbet ederdim. Yine bana bir paca hediye edilse, onu da muhakkak kabûl ederdim] buyurduğunu rivâyet edilmiştir.
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh demiştir ki: biz (bir seferde) Merrü`z-Zehrân`da iken bir tavşanı ürkütüp kaçırmıştık. Hey`et-i seferiyye koştularsa da yorulup âciz kaldılar. Ben hayvana yetiştim, yakaladım; ve onu Ebû Talha`ya getirdim. Ebû Talha hayvanı kesti. Ve oyluğunun üst tarafını, yâhud iki budunu (benimle) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e gönderdi. Resûl-i Ekrem bu hediyeyi kabûl buyurdu. Bir rivâyette tavşanın etinden yedi de.
Gelen bir habere göre, müşârün-ileyh Hazretleri demiştir ki: Ümm-i Hüfeyd ki, İbn-i Abbâs`ın halasıdır. (Bir kere) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e (Bâdiye armağanı) bir mikdar keş, tereyağı, ve birkaç keler hediye etmişti. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem keşten, tereyağından birer mikdar yedi de kerîh addederek kelerleri bıraktı. Yine İbn-i Abbâs demiştir ki, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in yemek sofrasında keler yenilmiştir. Eğer keler haram olsaydı Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in sofrasında yenilmezdi.
Gelen bir rivâyete göre, müşârün-ileyh şöyle demiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e (âile hâricinden) bir taam getirildiğinde şöyle sormak i`tiyâdında idi: - Bu hediye midir, yoksa sadaka mıdır?. Cevâben: - Sadakadır! denilirse, Resûlullah Ashâbına: - Siz yeyiniz! buyururdu da kendisi yemezdi. Eğer: - Hediyedir! denilirse, salla`llahu aleyhi ve sellem hemen elini uzatırdı. Ve Ashâbiyle berâber yerdi.
Rivâyet olunduğuna göre, müşârün-ileyh demiştir ki: (Bir kere) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e (yemek için) bir mikdar et getirilmişti de bunun Berîre`ye sadaka edildiği haber verilmişti. Resûl-i Ekrem: O, Berîre`ye sadakadır; fakat bize (Berîre`nin) bir hediye (si) dir, buyurdu.
Şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in kadınları iki gurûba ayrılmışlardı: Bunun bir gurûbunda Âişe, Hafsa, Safiyye, Sevde; öbür hizbinde de Ümmü Seleme ile Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in diğer kadınları bulunuyordu. Müslümanlar, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in Âişe`ye muhabbetini pek iyi bildiklerinden bunlardan birisinin yanında Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e takdîm etmek istediği bir hediyesi bulunursa o hediyesini, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in Âişe hânesinde bulunduğu zamâna kadar te`hîr ederdi de hediye sâhibi hediyesini Resûlullah Âişe hânesinde iken gönderirdi. Bu cihetle Ümmü Seleme hizbi dedi-koduya başladı da bunlar, Ümmü Seleme`ye: - (Var,) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e söyle!, Halka i`lân etsin!, Ve: her kim Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e bir hediye vermek isterse, o kimse Resûlullah kadınlarından hangisinin odasında bulunursa bulunsun hediyesini versin, demişlerdi. Ümmü Seleme, kadınların kendisine söyledikleri bu sözü Resûlullah`a söyledi. Fakat Resûlullah ona cevab vermedi. Ümmü Seleme hizbine dâhil olan kadınlar Ümmü Seleme`den vaziyeti sorduklarında, o da: - Resûlullah bana bir şey söylemedi, diye cevab verdi. Onlar Ümmü Seleme`ye: - Resûlullah`a dediğimizi bir daha söylesen, dediler. O da Resûlullah`ın nöbeti ona dolaşıp geldiğinde sâbıkı vechile Resûlullah`a arzetti. Fakat Resûlullah (yine) ona bir şey söylemedi. Ümmü Seleme`den kendi hizbindeki kadınlar vaziyeti sorduklarında o da: - Resûlullah bana bir şey söylemedi, diye cevab verdi. Onlar da Ümmü Seleme`ye: - Artık Resûlullah sana bir cevab verinceye kadar bu dileğimizi Resûlullah`a arz eyle! dediler. Hakîkaten Ümmü Seleme de Resûlullah`a kendi nöbetinde dönüp geldiğinde söyledi. Bu def`a Resûlullah cevâben: - Sakın Âişe hakkında söylenip de bana ezâ verme, bana hiç bir kadın nöbetinde iken vahiy gelmez de yalnız Âişe`nin odasında iken gelir, buyurdu. Ümmü Seleme: - Ben de yâ Resûlullah sana ezâ vermekten tevbe ederek Allah`a rücû` ederim, di (ye özür dile)dim, dedi. Sonra Ümmü Seleme hizbindeki kadınlar Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in kızı Fâtıma`ya mürâcaat ettiler ve Resûlullah`a gönderip: - Yâ Resûla`llah! Kadınların Ebû Bekr`i kızı hakkında Allah`dan senin için adâlet istiyorlar, demesini ricâ ettiler. Fâtıma da Resûlullah`a bu sûretle söyledi. Resûlullah: - Ey kızcağım! Benim her sevdiğimi sen sevmez misin? buyurdu. Fâtıma da: - Evet severim! dedi. (Resûlullah): - Öyle ise Âişe`yi sen de sev! (buyurdu.) Fâtıma dönüp kadınlara gelerek olup biteni haber verdi. Kadınlar Resûlullah`a tekrar mürâcaat etmesini Fâtıma`dan istediler. Fakat Fâtıma imtinâ eyledi, (Vallahi bu husûsta ebedî bir kelime söylemem, dedi). Bu def`a Ümmü Seleme hizbi Zeyneb Bint-i Cahş`i gönderiler. Zeyneb` (in Resûlullah yanında mevkii yüksekdi) huzûra geldi. Ve gılzatle söze başlayıp: - Yâ Resûla`llah! Kadınların İbn-i Ebî Kuhâfe`nin kızı hakkında Allah`tan senin için adâlet istiyorlar, dedi. Ve sesini yükselterek, o sırada oturmakta olan Âişe`ye taarruza kadar ileri gitti de ona sebbeyledi. Nihâyet Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem mukabele eder mi diye Âişe`ye bakmağa başladı.