[Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem zamânında ben, götürü pazarlık erzak iştirâ eden (ve kabz etmeden âhere satmak isteyen) öyle (muhtekir) ler gördüm ki, bunlar, bu malları yükleyip nakl edinceye kadar döğülürler, (ve kable`l-kabz) satmaktan men` olunurlardı] dediği rivâyet edilmiştir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem, kişiyi satın aldığı yiyecek maddesini tesellüm edinceye kadar başka bir müşteriye satmaktan nehyettiği rivâyet edilmiştir. (Hadîsin Tâbiî râvîsi Tâvus tarafından) İbn-i Abbâs`a: - Böyle bir beyi`den nehyin sebebi nedir? diye sorulmuş, o da: - Müşterinin aldığı her hangi bir gıdâ maddesini kabz ve nakl etmeden başkasına satması, parayı para ile satmak demektir. Halbuki ortada mâl-i müşterânın edâsı te`hîr edilmiştir, diye cevab vermiştir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in: [Altunu altun ile bey`-ü tebdîl ribâdır. Meğer ki (tarafeynden biri diğerine:) ha al!, (o da öbirisine:) ha ver! diye (rek yeden bi-yed peşin verip almış olalar). Buğdayı buğdayla tebdil de ribâdır. Meğer ki (tarafeyn yekdiğerine:) ha al, ha ver! diye (rek tekabüzle peşin ola). Hurmayı hurma ile bey` de ribâdır. Meğer ki: ha al, ha ver! denile] buyurduğunu haber verdiği rivâyet olunmuştur.
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem, şehrîyi, (ihtikâr va`diyle) bedevî malını satmaktan nehyederdi ve müşteri kandırıp kızıştırmayınız, buyurdu. Yine Resûlullah: "Hiç bir kimse (din ve toprak) kardeşinin bey`i üzerine bey` etmez. Kardeşinin hıtbesi üzerine tâlib-i nikâh da olmaz. (Afîf) hiç bir kadın da (din ve toprak) kardeşi bir kadının çanağındaki ni`meti kendi kabına doldurmak için talâkını istemez!" (buyurdu).
Rivâyet olunduğuna göre (Benû Azre`den Ebû Mezkûr nâmında) bir Sahâbî (ben öldükten sonra hürsün! diye) Müdebber olarak (Ya`kub ismindeki) kölesini âzâd etmişti. Sonra Ebû Mezkûr (fakir düştü, bu kölenin bedeline) muhtac oldu. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem de bu köleyi alıp: - Bunu benden kim satın almak ister, di (ye müzâyedeye arz et) di. (Müzâyede netîcesinde) Nüaym İbn-i Abdillah onu şöyle şöyle dirhemle satın aldı. Resûl-i Ekrem de kölenin bedelini Ebû Mezkûr`e: - (Bu para daha ziyâde senin hakkındır; Allah bundan müstağnîdir, diyerek) verdi.
Rivâyet olunduğuna göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem "Habelü`l-habele"yi (yâni gebe devenin dişi doğan yavrusunun hamlini) satmaktan nehiy buyurmuştur. Câhiliyet halkı (arasın) da (âkıbeti meçhul) böyle bir beyi` (şekli) vardı; (garerle mal alır, satarlardı.) Herkes (meselâ) bir deveyi (veyâ her hangi bir malı), gebe bir devenin doğurmasına, sonra bu doğan dişi yavru da (hâmil olup) karnındaki cenîni doğurmasına ta`lîkan mal alıp satardı.
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in: [Her kim sütü sağılmayıp göğsünde biriktirilen koyunu iştirâ` edip sağar (da hiyleye vâkıf olur) sa (müşteri muhayyerdir:) bu hâle râzı olursa koyunu alıkoyar, râzı olmazsa (reddeder..) Koyunu sağması (mukabili) nde bir sâ` da hurma verir] buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet edilmiştir. Bir câriye zinâ eder de zinâ ettiği (beyyine ile veyâ gebelikle, yâhud da ikrâr ile) tebeyyün ederse, efendisi onu celd edip kamçılasın, fakat kavlen levm edip ayıblamasın! Sonra yine zinâ ederse, efendisi onu (yine) kamçı ile döğsün, fakat ayıbını yüzüne vurup ezâ etmesin! Sonra bu câriye üçüncü bir zinâ daha ederse efendisi onu (ayıbını beyân ederek) kıldan (ma`mûl) bir ip (pahası) le bile olas (istihbâben) satsın!
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in: [Alıcılar (metâ) râkiblerini (ve hâmillerini pazar hâricinde) karşıla (yıp iştirâ ede) mezler. Hiç bir şehrî de bedevî hisâbına (malını) satamaz] dediği rivâyet edilmiştir. (Tâbiî râvî Tâvûs tarafından) İbn-i Abbâs`a: - Şehrî, Bedevî hisâbına malını satamaz, kavlinin ma`nâsı nedir? diye sorulmuş da, İbn-i Abbâs: - Şehrî, bedevîye simsarlık edemez! diye cevâb vermiştir.
Rivâyet olunduğuna göre Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: "Bir metâı ba`zınızın bey` etmesi üzerine diğer ba`zınız bunu beyi` edemez. Siz, (rükbânın pazara getirdiği) satılık eşyâyı da pazara getirilinceye kadar (yolda) karşılayamazsınız!" buyurmuştur.