"Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem meyva teşakkuha (yâni koruğu renklenmeğe) başlamadıkça bunu satmaktan nehiy buyurdu" dediği rivâyet edilmiştir. (Hadîsin râvîlerinden Süleym tarafından şeyhi Saîd İbn-i Minâ`ya): - Meyva nasıl teşakkuh eder? diye sorulmuş. O da: - Meyva (nev`ine göre) kızarmağa, sararmağa başlar (ve böylece) onun yenilmek devri hulûl eder, diye cevab vermiştir.
"Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem hurma koruğunun izhâ (denilen alacalanma) devrine kadar hurma satışını nehyetti" dediği rivâyet edilmiştir. Resûl-i Ekrem`e: - (Yâ Resûla`llah!) hurma, izhâ devrini nasıl idrâk eder? diye sorulmuş. Resûlullah: - Kızarınca, diye cevab vermiş. Sonra (Resûlullah devamla): - Haydi bana söyle bakayım! Allah, (mevsimsiz satılan bu) hurma (ile intifâ`) dan (bir âfetle müşteriyi) mahrûm ettiği zaman sizin biriniz (bu) kardeşinin malını ne hakla alacaktır! buyurmuştur.
Şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (Ashâb`dan) birisini Hayber`e harac âmili ta`yîn buyurdu. Sonra bu zât Hayber`den Cenib (denilen en iyi cins) hurma ile geldi. Resûlulllah salla`llahu aleyhi ve sellem buna: - Hayber`in bütün hurmaları böyle midir? diye sordu. O Sahâbî: - Vallahi hepsi böyle değildir yâ Resûla`llah! Biz bu a`lâ hurmadan bir sâ`ı, (âdî hurmanın) iki sâ`ı ile, yine (bu iyi hurmadan) iki sâ`ı üç sâ` (âdî) hurma ile ahz-ü tebdîl ederiz, dedi. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Böyle yapma!, Âdî hurmayı para ile sat!. Sonra (bu) para ile Cenîb (nev`i hurma) al! buyurdu.
"Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Mühâkaleden, Muhâdaradan, Mülâmeseden, Münâbezeden, Müzâbeneden nehiy buyurdu", dediği rivâyet edilmiştir.
Şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Muâviye`nin vâlidesi Hind radiya`llahu anhâ Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e: - (Zevcim) Ebû Süfyân bahîl, harîs bir kimsedir. Bunun malından gizlice almak (ve âileye sarfetmek) de bir günah var mıdır? diye sordu. Resûlullah: - Örfe göre kendine ve çocuklarına yetişen mikdar al! buyurdu.
"Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şüf`a, taksîm olunmamış her (akar olan) malda (cârî) dir. Hudud konup da yollar ta`yîn edildiği zaman şüf`a yoktur".
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle hikâye buyurduğu rivâyet edilmiştir: İbrâhim aleyhi`s-selâm (bir kere refîkası) Sâre ile sefer etmiş de onunla bir şehre gelmişti. Orada mülûkten bir Melîk, yâhud Cebâbireden bir mütegallib hükümrân idi. Bu zâlime: - İbrâhîm, en güzel kadınlardan bir kadınla (şehre) dâhil oldu, diye bildirildi. Melik: -Yâ İbrâhîm! Yanındaki kadın neyindir? diye haber gönderdi. İbrâhîm: - (Din kardeşi) hemşîremdir, diye cevab verdi. Sonra İbrâhîm dönüp Sâre`nin yanına geldi. Ve: - Sakın sözümü tekzîb etme!; Ben bunlara seni kız kardeşimdir, dedim. Allah`a yemîn ederim ki: yer yüzünde (bizim îmân ettiğimiz esaslara) benden, senden başka îmân eden hiç bir kişi yoktur, buyurdu. Ve Hazret-i Halîl Sâre`yi Melîk`e gönderdi. (Saraya varınca) Melîk Sâre`ye kıyâm etti. Sâre de hemen abdest alıp namaza durdu. (Namazı müteâkib:) - Yâ Rab, ben Sana ve Sen`in Peygamberine îmân ettimse, ben kadınlığımı zevcimden başkasına karşı ebedî muhâfaza eyledimse, benim üzerime şu kâfiri musallat etme! diye duâ etti. Herifin derhal nefesi boğuldu. Horlamağa, hattâ ayağiyle yere vurup deprenmeğe başladı. Ebû Hüreyre (devamla) demiştir ki, Sâre: - Allah`ım! Eğer bu herif ölürse bunu bu kadın öldürdü denilir, di(ye endîşe göster) di. Bunun üzerine masrû` sar`asından ıtlak edildi. Sonra Melik Sâre`ye (ikinci bir daha taarruza) kalkıştı. O da derhal abdest alıp namaza durdu. Sonra: - Allah`ım!, Ben Sana ve Sen`in Peygamberine îmân ettimse, ben kadınlık şerefimi zevcim müstesnâ olmak üzere herkese karşı sıyânet eyledimse, şu kâfiri üzerime musallat etme! diye duâ etti. Herifin derhal nefesi tıkandı, horlamağa, hattâ ayağiye yere vurup deprenmeğe başladı. Ebû Hüreyre (rivâyetine devâm ederek) demiştir ki, Sâre: - Yâ Rab! Bu herif ölürse bunu bu kadın öldürdü, denilir, di (ye endîşe izhâr eyle) di. Bunun üzerine masrû` sar`asından ikinci, yâhud üçüncü (def`a) da ıtlak edildi. Bunun üzerine Melik saraydaki kurenâsına: - Siz bana (insan değil) muhakkak bir Şeytan göndermişsiniz. Bu kadını İbrâhîm aleyhi`s-selâm`a geri gönderiniz. Hâcer`i de Sâre`ye veriniz! dedi. Müteâkıben Sâre İbrâhîm aleyhi`s-selâm`a dönüp geldi. Ve ona (hikâye-i hâl ederek): - Anladın mı zevcim! Allah kâfiri tezlîl etti. Bir câriyeyi de hizmetçi verdi, dedi.
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: Hayâtım yed(-i kudret) inde olan Allah`a yemîn ederim ki, muhakkak yanında (Îsâ) İbn-i Meryem, Muhammed ümmeti arasında (Muhammedî) bir hâkim-i âdil olarak (gökten yere) inecektir. (O) salîb-i (Nasârâyı) kıracak, hınzîr katl (ini emr) edecek, (Zimmîlerden cizyeyi kaldıracak, mal çoğalacak hattâ kimse mal kabûl etmez olacak.
Rivâyetine göre, İbn-i Abbâs`a bir kimse, gelip: - Ey Ebü`l-Abbas! Benim (vâsıta-i) maîşetim, elimin san`atinden ibârettir. Ben şu tasvirleri yapar (geçinir) im, di(yerek istiftâ et) miş. İbn-i Abbâs da ona: - Ben sana yalnız Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`den işittiğim bir hadîsi hikâye edeceğim. Resûlullah: Her kim bir (zî-rûhun) sûret (ini) tasvîr ederse, Allah bunu o sûrete can verinceye kadar azâb eder. Halbuki musavvir tasvîrine ebedî ruh nefyedemez. (de ebedî azâb olunur,) diye cevab verdi. Bu cevab üzerine ressamcağız şiddetli bir hışıltı ile har har soludu; benzi sarardı. İbn-i Abbâs (acıyarak): - Vay sana yazıklar oldu. Bâri san`atını işlemek zarûretinde isen sana şu ağaç ve kendisinde hayat olmayan her şey`i tasvîr etmeni tavsiye ederim, diye cevab verdi.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu dediği rivâyet edilmiştir: Azîz ve celîl olan Allah: [Üç (sınıf insan) vardır ki, kıyâmet gününde ben bunların hasmıyım: 1) O kimse ki, bana (mukaddes ismime) yemîn eder de sonra ahdini bozar. 2) Yine bir kimse ki, hür (bir insan)ı köle diye satar da onun pahâsını yer. 3) Öbir kimse de ki, bir işçi tutar, onu çalıştırır da ücretini vermez] buyurmuştur.