Rivâyete göre, Ebû Mûsâ hazretlerine: Müteveffânın kızına, oğlunun kızına, kız kardeşine âid mîras hisseleri sorulmuştu. Ebû Mûsâ: Terikenin yarısı müteveffânın kızına, birisi de kız kardeşine âiddir, dedi. (Oğlunun kızını mahrûm bıraktı). Ebû Mûsâ (suâl soran kimseye) Abdullah İbn-i Mes`ûd da benim fikrime uygun cevâb verir, dedi. Mes`ele İbn-i Mes`ûd`a sorulup Ebû Mûsâ el-Eş`arî`nin cevâbı ve onun tarafından gönderildiği haber verilince Abdullah İbn-i Mes`ûd: Eğer ben, oğlun kızını mîrastan mahrûm edersem dalâlete düşerim. Hidâyetteki bahtiyarlardan olamam, (diye bir mukaddime ile söze başlayıp): - Bu mes`elede ben Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in hükmettiği bir haberle hükmedeceğim (ki, şudur): müteveffânın kızı nısıf alır, oğlunun kızı da -iki sülüsü tamamlamak için- südüs alır. Geri kalan (sülüs) de kız kardeşin hakkı, olur, dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ el-Eş`arî`ye İbn-i Mes`ûd`un bu fetvâsı haber verilince: - Mademki aranızda Peygamber`in böyle bir haberi vardır; bana sormanıza lüzûm yoktur, dedi.
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Bir âilenin âzâdlı kölesi, o âilenin kendi câmiasındandır" buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Bir âilenin kız kardeşinin oğlu, o âilenin kendi câimasındandır" buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim; demiştir: Her kim babasından başkasına -babası olmadığını bile bile- neseb iddi`â ederse o kişiye Cennet haramdır. (Râvî Ebû Osmân en-Nehdî tarafından) Sa`d İbn-i Ebî Vakkas`ın bu hadîsi Ebû Bekr Radiya`llahu anh`e hikâye olundukça, Ebû Bekir: Evet bu hadîsi Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`den kulağımla duydum, kalbim de onu hıfzetti, demiştir.
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "(Ey mü`minler!) Sakın babalarınızdan i`râz edib yüz çevirmeyiniz! Her kim babasından yüz çevirirse (âile ni`metine) küfretmiş olur." buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûruna şarab içmiş bir kişi getirmişlerdi. Resûl-i Ekrem (orada bulunanlara): "Şu adama vurunuz!" buyurdu. Ebû Hüreyre der ki: Biz de kimimiz eliyle, kimimiz ayakkabiyle, ihrâmiyle vurdu. Bu adam dayaktan kurtulduktan sonra Ashâb`dan bâzı kimseler bu adam: "Allah seni kahretsin, rezîl etsin!" demişlerdi. Resûl-i Ekrem: "Hayır öyle söylemeyiniz, bu adamın aleyhinde söylenib de şeytana yardım etmeyiniz!" buyurdu.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben bir kimseye had ikame edib de bu yolda ölmesiyle kendimde hüzün ve keder duymuş değilimdir. Ancak böyle bir acıyı şarab içen kimse hakkında duymuşumdur. Şâyet bu (zavallı o had ile) ölürse muhakkak onun diyetini (hayat pahâsını) veririm. Çünkü Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem hadd-i şirb hakkında bize mazbut bir sünnet bırakmamıştır. (Mu`ayyen bir adedle vurduğumuz had, bizim kendi eser-i içtihâdımızdır).
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem zamânında Abdullah adlı bir kimse vardı. (Halk arasında) hımâr (=eşek) lâkabiyle anılırdı. Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`i (ara sıra) güldürürdü. Resûlu`llah da bu adama şarab içtiği için had vurdururdu. Günlerden bir gün Abdullah yine huzûra (kusurlu) getirildi. Resûl-i Ekrem de had vurulmasını emretti. Mecliste bulunanların birisi (Hazret-i Ömer): "Allah`ım! Şu adamı rahmetinden uzak kıl. (diye lâ`net edib) İçki yüzünden ne de çok dîvâna getiriliyor" dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem: "Yâ Ömer! (ona lâ`net etmeyiniz.) Vallahi kesin olarak bildiğim bir şey varsa, o, Allah`ı ve Resûlü`nü sever" buyurdu.
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Allah şu (hasis) hırsıza lâ`net etsin ki, o, bir yumurta çalar da eli kesilir, bir ip çalar da o hasis şey ile eli kesilir.
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: Hırsızın eli rubû` dînar (üç dirhem) ve daha ziyâde kıymette bir mal çaldığı zaman kesilir, buyurduğu rivâyet olunmuştur.