Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Biz bir kere Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem ile berâber bulunuyorduk. Resûlu`llah, Ömer`in elini tutmuştu. Ömer: - "Yâ Resûla`llah! Sen bana muhakkak ki her şeyden çok sevimlisin, ancak canımdan değil" dedi. Resûl-i Ekrem: - "Hayır (öyle söyleme) hayâtım yed-i kudretinde olan Allah`a yemîn ederim ki, ben sana hayâtından daha sevimli olmadıkça (îmânın kemâle ermez)" buyurdu. Bunun üzerine Ömer: - "Öyle ise, şu anda yâ Resûla`llah! Muhakkak ki, Sen canımdan da sevimlisin" dedi. Resûl-i Ekrem de: - "Şimdi yâ Ömer! Îmânın kemâle erdi!" buyurdu.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben bir kere Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in huzûruna vardım, o sırada Hazret-i Resûlu`llah Kâ`be`nin gölgesinde: - Kâ`be`nin Rabbi`ne yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok hüsranda (ve ziyanda) dırlar, Kâ`be`nin Rabbi`ne yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok hüsrandadırlar, buyuruyordu. Ben (Kendi kendime): "Hâlim, şânım nedir ki, acabâ Resûlu`llah bende hüsrânı mûcıb (uygunsuz) bir şey mi gördü; benim hal ve şânım ne olabilir ki?" diyordum. Resûlu`llah bu sözü (tekrarlayıb) söylerken ben de yanına oturdum. Susmağa da muktedir olamayıb Allah`ın irâdesi beni kaplayarak: - Yâ Resûla`llah! Babam ve anam sana kurban olsun. Bu hüsranda (ve büyük ziyanda) olanlar kimlerdir? Diye sordum. Resûl-i Ekrem: - Dünyâlığı çok olan (zengin) lerdir. Fakat bunlardan (malının zekâtını) şöyle (önündeki), şöyle (sağındaki), şöyle (solundaki) fakirlere verenler müstesnâ, buyurdu.
Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Müslümanlardan üç çocuğu ölen bir kişiye Cehennem ateşi isâbet etmez; meğer ki Allah`ın andı yerini bulacak kadar ola, (bu sûrette hafif isâbet eder).
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ümmetimin gönlüne gelen (nefsânî) temâyülleri -(fi`ilen) işlemedikçe, yâhut (diliyle) söylemedikçe- Allah affedecektir.
Rivâyete göre, Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim Allah`a ita`ati (mûcib bir hayır ve ibâdet) nezrederse ita`at etsin (nezrini yerine getirsin). Her kim de Allah`a karşı ma`sıyeti (mûcib-i şer bir iş) nezrederse, Allaha `âsi olmasın (nezrini yerine getirmesin).
Rivâyete göre, İbn-i `Ubâde: Anası hakkında bir nezri olduğunu fakat, adadığını yerine getirmeden anasının vefât ettiğini Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`e sormuş. Resûl-i Ekrem de: Anası nâmına o adağını kazâ edib yerine getirmesini bildirmiştir.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir (cum`a günü) Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem hutbe îrâd ettiği sırada, bir kişinin ayakta durduğunu gördü. Bu kişinin hâlini sordu. Ashâb: (Bu adam -Ashâb`dan ve Ensâr`dan-) Ebû İsrâil`dir. Bu adam ayakta durmak, oturmamak, (güneşte durmak), gölgelenmemek, söz söylememek (üzere) oruç tutmağı nezretmiştir, dediler. Resûl-i Ekrem de: Bu adama söyleyiniz, söylensin, gölgelensin, otursun, orucunu da tamamlasın, buyurdu.
Rivâyete göre, Sâib şöyle demiştir: Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem zamânında sâ`, bugünkü Müddünüz ölçüsiyle bir müd ile sülüs müd (mıkdârı) idi.
Resûlu`llah Salla`llahu aleyhi ve sellem`in (Medîneliler hakkında): Allah`ım! Bunların ölçeklerini, sâ`larını, müdlerini mübârek kıl, diye du`â buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Ferâizi (Kur`ân`da bildirilen) sâhiblerine veriniz. (Bunlardan) geri kalan (mal) da (Asabadan = baba tarafından) en yakın olan er kişiye âiddir.