Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Vaktiyle) biri yolda giderken güzergâhının üstünde bir diken dalı buldu. Onu alıp (yoldan dışarıya) attı. Allâhu Teâlâ bu (ameli) ni hüsn-i kabûl buyurup günahlarını mağfiret etti. Sonra (Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Şühedâ beştir: Tâûndan ölen, karın illetinden vefât eden, suda boğulan, yıkık altında kalıp ölen, bir de Allah yolunda şehîd olan, yâni katlolunan. Hadîsin bakıyesi (yukarıda) geçmişti.
(Ensârdan) Benû Selime (Mescid-i Şerîf-i Nebevî`ye uzak düşen) menzillerinden göçüp Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz`e yakın gelmek istedilerdi. Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem Medîne`yi (koruyan bu menzillerini) ıssız bırakmalarını arzu etmediler. Ve onlar: "Âsârınızı (yâni attığınız adımların ecrini) hesâba katmaz mısınız?" buyurdular.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı.
(Sened-i muttasıl ile) ravi, Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz`in şöyle buyurduklarını rivâyet etmiştir: Yedi kimseyi Allâhu Teâlâ kendi zıllinden başka zıl olmayan (Kıyâmet) gününde kendi zılli altında barındıracaktır: (Birincisi) imâm-ı âdil, (ikincisi) Rabbine (tâat ve) ibâdet içinde perverde olmuş genç, (üçüncüsü) gönlü mescidlere merbut olan kimse, (dördüncüsü) Allah yolunda sevişip buluşmaları da, ayrılmaları da buna müstenid olan iki kimsenin her biri, (beşincisi) mansıb ve cemâl sâhibi bir kadının matlûbu olduğu halde "Ben Allah`dan korkarım" diyerek harâmı irtikâb etme)yen erkek, (altıncısı) infâk ettiğinden solundaki haberdâr olmayacak kadar ahfâ olarak sadaka veren adam, (yedincisi de) tenhâda (lisânen, yâhud kalben) Allâhu Teâlâ`yı zikredip de gözü (dolup) taşan kişi.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: "Her kim (namaz için) mescide gidip gelirse her gidip geldikce Allâh(u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri) ona Cennetteki konağını tehiyye ve ihzâr eder." buyurdukları (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (bir sabah) namaz ikâme edilmiş iken birinin iki rek`at (sünnet) kıldığını gördü. Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem namazdan çıkınca oradakiler etrâfını sardılar. -Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (tevbîh olarak) ona: "Sabahı (da) mı dört kılıyorsun? Sabahı (da) mı dört kılıyorsun?" buyurdu.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem, vefâtiyle netîcelenen hastalığa tutulduğu zaman (bir kere) namaz vakti gelmiş, ezan da okunmuştu. "Ebû Bekr`e söyleyin de nâsa kıldırsın." buyurdu. "(Yâ Resûlâ`llâh) Ebû Bekr pek yufka yüreklidir. Senin makâmında durup da halka namaz kıldıramaz" denildi. (Evvelki emrini) tekrar buyurdu. Yine kendisine böyle söylendi. Üçüncü def`a yine o emrini tekrarlayıp: "Şüphesiz ki siz Yûsuf (aleyhi`s-selâm)`ın savâhibisiniz. (Yâni onun günündeki kadınlar gibisiniz). Ebû Bekr`e söyleyin (diyorum) nâsa namazı o kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekr (es-Sıddîk radiya`llâhu anh mihrâba) geçip namazı kıldırdı. (Bu namazlardan biri esnâsında) Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (vücûd-i mübârekinde) hafiflik his buyurup iki kimseye dayanarak (namaza) çıktı. Tâkatsızlığından dolayı (yürürken) mübârek ayaklarını yerlerde sürüdüğü hâlâ gözümün önündedir. Ebû Bekr geriye çekilmek istedi. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem: "Yerinde dur" diye işâret buyurdu. Sonra (ileriye) götürüle götürüle Ebû Bekr`in tâ yanına oturtuldu. -(Râvî A`meş`e: "(Nasıl?) namazı Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem kıldırıyordu da Ebû Bekr onun namazına, cemâat de Ebû Bekr`in namazına tebean (mı?) namaz kılıyorlardı" (diye sordular -A`meş, başı ile evet dedi). - Bir rivâyette de: "(Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem) Ebû Bekr`in soluna oturdu. Ebû Bekr de ayakta namaz kılıyordu" denilmiştir.
Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in hastalığı ağırlaşıp da ağrısı iştidâd ettiği zaman benim evimde bakılmak üzere zevcât(-ı tâhirât)ından izin istedi. Onlar da izin verdiler. Hadîsin bakıyyesi demincek geçti idi.
(Sened-i muttasıl ile) Çamurlu bir günde nâsa (Cum`a) hutbe(sini) îrâd edeceği sırada müezzine "Namaz evlerde kılınacak!" diye nidâ etmesini emretmiş. (Bunun üzerine) nâs (bu sözden) hoşlanmamış gibi biribirlerine bakışmışlar. (İbn-i Abbâs radiya`llâhu anh) demiş ki: (Ne o?) Gâlibâ bunu siz beğenmediniz. (Halbuki) bunu -Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`i kastederek- benden (çok) hayırlı olan bir zat yapmıştır. Bu (yâni Cum`a namazı) mütehattim ve vâcib (bir şey) dir. Ben ise sizi (olduğunuz yerlerden) çıkarmak istemedim.
Ensârdan biri: "(Yâ Resûla`llâh) Ben seninle namaz kılmağa gelemiyorum." dedi. O zât şişman bir kimse idi. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem için taâm pişirip hânesine da`vet etti. Bir hasır yayıp kenarına su serpti. (Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem de o hasırın) üzerinde iki rek`at namaz kıldırdı. Âl-i Cârud`dan (bunu işiden) biri Enes radiya`llâhu anh`e: "Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem duhâ namazı kılar mı idi?" diye sordu. O da: "O günden başka kıldığını görmedim." dedi.