(Enes b. Mâlik radiya`llâhu anh tarîkıyle) Ömer (b. el-Hattâb) radiya`llâhu anh`den: (Ben) üç şeyde Rabbime muvâfakat ettim: "Yâ Resûlâ`llâh, Makâm-ı İbrâhîm`i musallâ (yâni namazgâh) ittihâz etsek." dedim. ... âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Bir de âyet-i hicâb: "Yâ Resûlâ`llâh, emretsen de ezvâc-ı tâhirâtın hicâb içine girseler. Çünkü berr ve fâcir onlarla konuşabiliyor." dedim. Derken âyet-i hicâb nâzil oluverdi. (Kezâ) Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in ezvâc-ı mutahheresi (bir def`a) kendisine karşı kıskançlık (göstermek) üzere ittifâk ettilerdi. Onlara: ... dedim. (Derken) bu âyet nâzil oldu.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) kıble (duvarın) da tükürük buldu. Bu, kendisine o kadar girân geldi ki, üzüldüğü dîdâr-ı mübârekinden besbelli oldu. Kalktı ve mübârek eliyle hakketti. Sonra buyurdu ki: Her biriniz namazına durduğu vakit şüphesiz Rabbi ile münâcât eder. Rabbi kendisiyle kıblesi arasındadır. O halde hiçbiriniz kıblesine karşı tükürmesin. Muztar kaldığında ya sol tarafına, ya (sol) ayağının altına tükürsün. Sonra ridâ-yı şerîfinin kenarından tutup ve içine tükürüp dürerek: "Yâhud işte böyle yapsın." buyurdu.
Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd (-i Hudrî) radiya`llâhu anhümâ`dan da evvelki (262 nci) hadîs rivâyet ediliyor. Ancak bunda "Sağ tarafına da tükürmesin." ziyâdesi de vardır.
Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Mescide tükürmek bir günahtır. Keffâreti de onu gömmektir.
(Bir gün) Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Siz, benim kıblem (yalnız) şurasıdır (ve namazda önümden başka bir yeri görmem) mi sanıyorsunuz? Allâh`a kasem ederim ki, sizin ne huşûunuz bana gizli kalıyor, ne de rükûunuz. (Kasem ederim ki,) sizi arkamdan(da) görüyorum.
(Bir def`a) Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem, yıprandırılmış (yâni idmana çekilmiş ve zayıflatılmış) atlar beyninde Hafyâ`dan (başlayıp tâ) Seniyyetü`l-Vedâ`da nihâyet bulmak üzere bir, (kezâlik) yıprandırılmamış atlar beyninde de Seniyye`den tâ Mescid-i Benî Zureyk`a kadar (diğer bir) yarış tertip buyurdular. Abdu`llâh da yarış edenler meyânında idi.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`e Bahreyn`den mal (harac) gönderildi idi. "Mecide dök(üp yığ)ın." buyurdular. Bu mal Resûlu`llâl salla`llâhu aleyhi ve sellem`e gönderilen en kesretli mal olmuştu. Resûlu`llâhl salla`llâhu aleyhi ve sellem namaza çıktıklarında oraya dönüp bakmad(an geçd)iler. Namazı bitirdikten sonra gelip (malın başında) oturdular. Her kimi gördülerse (ondan bir mikdar) verdiler. (Böylece bezl-i atâ ile meşgûl iken) Abbâs radiya`llâhu anh huzûruna gelip: "Yâ Resûlâ`llâh, bana da ver. Çünkü ben kendim için de, Akîl için de fidye vermiştim." dedi. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ona: "Al!" buyurdular. (Abbâs radiya`llâhu anh) avuç avuç sevbinin içine boşalttı. Sonra kaldırmaya davrandı. Amma kaldıramadı. "Yâ Resûlâ`llâh birine emret de (sırtıma artmak için) kaldırsın." dedi. "Olmaz!" buyurdular. "Öyle ise sen kaldır, üstüme at." dedi. Yine "Olmaz!" buyurdular. Bunun üzerine birazını döktükten sonra yine kaldırmaya davranıp: "Yâ Resûlâ`llâh, birine emret de üzerime atsın." dedi. "Olmaz!" buyurdular. Yine "Bâri sen üstüme at." dedi. Yine "Olmaz!" buyurdular. (Yine) birazını daha döktü. Sonra kaldırıp ve sırtına yüklenip gitti. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem, onun hırsına olan taaccüplerinden dolayı gözümüzden nihân oluncaya kadar hep arkasından bakıp durdular. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem, o maldan bir dirhem bâkî oldukça oradan kalkmadılar.
Ashâb-ı Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`den ve Bedir`de hâzır olan Ensârdan Itbân b. Mâlik (radiya`llâhu anh bir gün) Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`e gelip: "Yâ Resûlâ`llâh, gözlerimde hayır kalmadı. (Halbuki) kavmime namaz kıldıran benim. Yağmurlar yağdığı vakit onlarla benim aramızda olan dere akar da mescitlerine gidip namaz kıldıramaz oluyorum. Yâ Resûlâ`llâh, gönlüm ister ki, bana gelip evimde namaz kıldırasın da Senin namaz kıldığın yeri namazgâh ittihâz edeyim." dedi. Râvî der ki: Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem Itbân`a: Itbân der ki: Ertesi sabah Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ile Ebû Bekr, gün yükseldiği vakit bana geldiler. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem istîzân etti. Ben de (girmesine) izin verdim. Eve girdiğinde oturmadı. Sonra: "Evinin neresinde namaz kıldığımı istersin?" di(ye sor)du. Itbân der ki: Evin bir tarafını ona gösterdim. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (namaza) durup tekbîr aldı. Biz de (arkasında) durup saf olduk. İki rek`at kıldırıp selâm verdi. (Itbân) der ki: Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`i kendisi için pişirdiğimiz bir hazîre (yi yemesi) için alıkoyduk. Yurd(umuz)un ahâlîsinden birçok kimseler (Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in teşrîfini haber alarak birer birer) ev(imiz)e gelip doldular. İçlerinden biri: "Mâlik b. ed-Duhayşin yâhud İbnü`d-Duhşün nerede?" di(ye sor)du. Huzzârdan biri: "O, Allâh`a ve Resûlu`llâh`a muhabbeti olmayan bir münâfıktır." dedi. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem ona: "Böyle deme. Görmüyor musun ki, Lâ ilâhe illâ`llâh (Muhammedü`r-Resûlu`llâh) diyor. Ve bunu li-vechi`llâh söylüyor." buyurdu. (O, söyleyen de): "Allâh ve Resûlu`llâh a`lemdir." dedi. Itbân der ki: Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi sellem`i münâfikîn hakkında (hep böyle) müteveccih ve hayırhâh bulurduk. (Sonra) Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem: "Allâhu Teâlâ rızâ-yı Bârî`yi arayarak Lâ ilâhe illâ`llâh diyen kimseyi nâr(-ı Cahîm)e harâm etmiştir." buyurdu.
(Bir def`a Ümmü`l-Mü`minîn) Ümmü Habîbe ile Ümmü Seleme radiya`llâhu anhümâ Habeşistan`da (gördükleri tesâvîr (ve temâsîl)i hâvî bir kiliseye dâir konuştular. (Sonra) bundan Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`e (de) bahsettiler. Buyurdu ki: Onlar, içlerinde bir sâlih kimse zuhûr edip vefât ettiğinde kabri üzerine bir mescit (namazgâh) binâ ve o mescide o suver (ve temâsîl)i tasvîr ed(ip ko)rlardı. İşte onlar Kıyâmet gününde mahlûkâtın en şerîrleridir."
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (hicrete me`zun buyurulduğu zaman Medîne`yi) teşrîf edip Medîne`nin üst tarafında Benû Amr b. Avf`ın bulundukları mahallede (yurdda) konak etti. Nebiyy-i Muhterem salla`llâhu aleyhi ve sellem onların içinde on dört gün ikâmet buyurdu. Sonra (dayıları olan) Benü`n-Neccâr`a haber gönderdi. Onlar da kılıçları boyunlarında asılı olarak geldiler. Devesi (Kasvâ`) üstünde Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem ile terkisinde Ebû Bekr radiya`llâhu anh ve çevresinde Benü`n-Neccâr cemâati (oldukları halde yola çıkışları) hâlâ gözümün önündedir. Nihâyet Ebû Eyyûb (Hâlid b. Zeyd-i Ensârî`)nin havlisinde devesini çökertti. (Aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm Efendimiz) nerede namaz vakti girerse oracıkta namaz kılmayı severdi. Davar ağıllarında da kıldığı olurdu. (Sonra Resûl-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem) mescidin binâ olunmasını emretti. Benü`n-Neccâr takımına (adam) gönderip: "Ey Beni`n-Neccâr, arsanızın kıymetini bana söyleyin (de te`diye edeyim)." buyurdu. Onlar ise: "Va`llâhi olamaz. Biz, onun (bedel) kıymetini ancak Allâh`dan isteriz." dediler. (O çevrilmiş bahçenin) içinde şu söyliyeceklerim vardı: (Bir kere) müşrikîn kabirleri vardı. (Sonra) oyuk ve tümsek, bakılmamış harap yerleri vardı: (Bir kere) müşrikîn kabirleri vardı. (Sonra) oyuk ve tümsek, bakılmamış harap yerleri vardı. (Bir de) hurma ağaçları vardı. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem emretti. Müşrikîn kabirleri nebş (yâni kemikleri çıkarılıp başka yere defn) olundu. Sonra (o bakılmamış) harap yerler tesviye edildi. Sonra hurma ağaçları (diplerinden) kesildi. Hurma ağac(ı gövde)lerini (direk olarak) mescidin kıble tarafına sıra ile dizdiler ve kapının yan taşımaya başladılar. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem de onlarla birlikte (recez söyliyerek): "İlâhî, âhiret hayrından başka hayır (denecek bir şey) yoktur. Öyle ise Ensâr ile Muhâcirîne mağfiret et." buyuruyordu.