Ashâb-ı Nebî salla`llâhu aleyhi ve sellem`den iki zât bir karanlık gecede Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in nezdinden önlerinde parıldayan çerâğa benzer iki şey olduğu halde çıktılar. (İki refik) yekdiğerden ayrıldıkları zaman (o çerağlardan) her biri, biriyle berâber ayrıldı. Ve tâ evine gidinceye kadar (yolunu tenvîr etti).
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (son hastalığında) hutbeye çıkıp: "Allâhu Teâlâ bir kulunu dünyâ ile kendi nezdinde olan (nevâl-i ukbâ) arasında muhayyer bıraktı. O da Nezd-i İlâhîdekini ihtiyâr etti." buyurdu. (Bu söz üzerine) Ebû Bekr (es-Sıddîk radiya`llâhu anh) ağlamağa başladı. Ben kendi kendime: "Allâhu Teâlâ`nın bir kulu dünyâ ile kendi nezdinde olan (nevâl-i ukbâ) arasında muhayyer bırakmasında, onun da Nezd-i İlâhîdekini ihtiyâr etmesinde ne var ki, bu pîr-i sâl-dîdeyi (böyle) ağlatıyor?" di(ye düşün)düm. (Meğer) o abd (-i muhayyer) Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`in (kendisi) imiş! (Meğer) Ebû Bekr (es-Sıddîk radiya`llâhu anh) hepimizden a`lem imiş! (Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr`i ağlar görünce) buyurdu ki: Yâ Ebâ Bekr, ağlama. Sohbet (yâni arkadaşlık) husûsunda da, (bezl-i) mâl husûsunda da nâsın bana en çok vergisi olan Ebû Berk`dir. Ümmetinden birini (kendime) halîl edinedim. Ebû Bekr`i edinirdim. Lâkin İslâm yüzünden (hâsıl) olan uhuvvet ve meveddet (şahsî hulletten efdaldir.) Mescitte Ebû Bekr`in kapısından başka seddedilmedik hiçbir kapı kalmasın.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem vefâtı ile hitâma eren marazı esnâsında (mübârek) başını bir bez ile bağlamış olduğu halde mescide çıkıp minbere oturdu. (Orada) Allâh`a hamd ü senâ ettikten sonra buyurdu ki: Nâs içinde nefsi ve malı i`tibâriyle benim üzerimde Ebû Bekr b. Ebî Kuhâfe`den ziyâde menn ü atâsı olan hiç yoktur. Nâs içinden bir halîl edineyim, Ebû Bekr`i (kendime) halîl edinirdim. Lâkin İslâm yüzünden olan hullet efdaldir. Ebû Bekr`in kapısından başka bu mescitteki kapıların hepsini tarafımdan seddediniz.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (fetih senesi) Mekke`yi teşrîf etti. Osmân b. Talha`yı çağırdı. O da (Beyt-i Muazzam`ın) kapısını açtı. Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem ile berâber Bilâl, Üsâme b. Zeyd ve Osmân b. Talha (radiya`llâhu anhüm) içeriye girdiler. Sonra kapı kilitlendi. (Aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm Efendimiz Hazretleri) orada bir saat (kadar) kaldı. Sonra çıktılar. İbn-i Ömer (radiya`llâhu anhümâ) der ki: (Onların çıktıklarını görünce) hemen koştum. Bilâl`e sordum. "Evet, (içeride) namaz kıldı." dedi. "Neresinde?" dedim. "İki direğin arasında." dedi. İbn-i Ömer der ki: Kaç (rek`at) kıldığını sormak aklıma gelmemiş.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) minberde (hutbe îrâd eder) iken biri: "(Yâ Resûlâ`llâh,) gece(nin nâfile) namazı hakkında ne buyurursun?" diye sordu. "İkişer ikişerdir. (Musallî) Sabah vaktin(in girdiğin)den şüphe ettiği zaman bir tek (rek`at) kılar ki (bu tek rek`at evvelce) kılmış olduklarını tekleştirir." İbn-i Ömer radiya`llâhu anhümâ der ki: "Geceleyin son namazınız` Vitir (yâni tek rek`at) olsun. Çünkü Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem bunu emretmiştir."
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`i Mescid(-i Şerîf)de sırt üstü yatıp bir ayağını diğeri üzerine attıklarını gördüğü (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunur.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (İnsanın) cemâatle namazı, evinde ve (ahz u i`tâ ettiği) pazarda (yalnızca kıldığı) namazdan yirmi beş derece ziyâde olur. (Çünkü) sizlerden biri, abdeste niyet edip abdestini tamam aldığı ve namazdan başka bir kasdi olmaksızın mescide gittiği zaman tâ mescide girinceye kadar hiçbir adım atmaz ki, Allâhu Teâlâ o adımından dolayı onu bir derece (daha) yükseltmesin ve bir günâhını eksiltmesin. Mescide girince de mescit onu alıkoydukça (yâni orada kaldıkça) hep namazda (imiş gibi sevâba nâil) olur. Ve namaz kıldığı yerden ayrılmadığı ve kendisinden (kimseye ezâ sâdır ya) hades vâkı` olmadığı müddetce (yanındaki) melekler: "İlâhî, buna mağfiret et. İlâhî, buna rahmetini râlgân eyle." diyerek ona duâ ve istiğfâr ederler.
Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in: "Mü`min ile mü`min (yekdiğere karşı) duvar(ın eczâsı) gibidir. Biribirini sımsıkı tutarlar." buyurduğu ve (bunu) söylerken (mübârek) parmaklarını teşbîk et(tiği, yâni parmaklarını biribirine geçirip kilitle)diği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor.
Resûlullâh salla`llâhu aleyhi ve sellem (bir def`a) bize Öğlen, ya İkindi namazlarından birini kıldırırken iki rek`attan sonra selâm verdi. Ondan sonra mescidin içinde yana uzatılmış bir tahta parçasına doğru kalkıp oraya gadaplı gibi (bir hey`ette) dayandı. Ve sağ eli(nin içi)ni sol elinin arkası üstüne koyduktan sonra parmaklarını teşbîk edip sağ yanağını sol elinini ardına yapıştırdı. (Ve o hey`et üzere baka durdu.) Acele çıkmak isteyenler mescidin kapılarından çıkıp (kendi kendilerine): "Namaz kısaldı." dediler. Cemâatin içinde Ebû Bekr ve Ömer (radiya`llâhu anhümâ) da vardı. Bunlar (mehâbet-i huzûrdan dolayı) çekinerek bir şey söylemediler. Yine o cemâatin içinde kolları uzun olduğu için Zü`l-yedeyn dedikleri bir zât vardı. (O zât): "Yâ Resûlâ`llâh, unuttun mu? Yoksa namaz mı kısaldı?" di(ye sor)du. (Aleyhi`s-salâtü ve`s-selâm Efendimiz): "Ne unuttum, ne de kısaldı." buyurdu. Sonra: "Zü`l-yedeyn`in dediği gibi mi?" di(ye suâl et)di. "Evet." denilince (hemen) ileriye varıp namazdan eksik bıraktığını kıldırdı. Sonra selâm verdi. Sonra tekbîr alıp secdeye vardı. (Her vakitki) sücûdu kadar, yâhud daha uzun müddet secdede kaldı. Sonra başını kaldırıp tekbîr aldı. Sonra tekbîr alıp (yine) secde etti. Sonra (yine) başını kaldırıp tekbîr aldı. Bu hadîsin râvîlerinden İbn-i Sîrîn`e: "Sonra selâm verdi mi?" diye sormuşlar. O da: "(İmrân b. Husayn`ın) sonra selâm verdi (dediğini bana haber verdiler.)" demiştir.
(Medîne ile Mekke) yolunun bâzı yerlerinde namaz kılıp: "Nebiyy-i Ekrem salla`llâhu aleyhi ve sellem`in buralarda namaz kıldığını gördüm." dediği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor.