Rivâyet olunduğuna göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: - Bir gün Allah yolunda serhad muhâfazasına bağlı bulunmak (sevâbı), dünyâdan ve dünyâ üstündeki her şeyden hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının Cennet`ten işgal ettiği az bir yer de dünyâdan ve dünyâ üstündeki her şeyden hayırlıdır. Şüphesiz birinizin akşamleyin her hangi bir zamanda yürüyüşü -ki, kul bu yolu Allah yolunda yürür,- yâhud sabahleyin (bu niyetle) yürüyüşü de dünyâdan ve dünyâ üstündeki her şeyden hayırlıdır.
Rivâyet olunduğuna göre (Mus`ab demiştir ki: Babam Sa`d diğer Ashâb`a kıyâsen kendisinde bir imtiyâz tasavvur ederdi. Çünkü Sa`d şecâatli idi, zengin idi. Bunun üzerine) Resûllulah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Siz ancak zayıflarınızın duâsı sâyesinde mansûr ve merzûk olursunuz! buyurdu.
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: insanlar (ın târihi) üzerine (te`sîr eden) bir zaman gelir ki, o zamanda insanlardan bir cemâat gazâ eder. Onlara: - İçinizde Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`i gören kişi var mıdır? diye sorulur da: - Evet var! diye cevap verilir. Nihâyet ordu içindeki Sahâbi`ye (hürmeten zafer kapısı) açılır. Sonra bir zaman daha gelir. (İnsanlardan bir gurup daha gazâ eder) onlara da: - İçinizde Resûlullah`ın Ashâbını gören kişi var mıdır? diye sorulur. Onlara da: - Evet var! diye cevâp verilir. Ve zafer müyesser olur. Sonra (üçüncü) bir zaman da gelir. (Yine harb edilir). Onlara da: - İçinizde Resûlullah`ın Ashâbını görmüş Tâbiî`ye erişen kişi var mıdır? diye sorulur. Bu def`a da: - Evet var! denilir. Yine fetih müyesser olur.
"Bedir günü biz Kureyş`e karşı saf bağlayıp Kureyş de bize karşı saff-ı harp nizâmına girdikleri zaman Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Düşman ok menziline girdiğinde ok atmağa devâm ediniz! buyurdu." dediği rivâyet olunmuştur.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Benû Nadîr mallar Allah`ın Resûli`ne Fey` olarak tahsîs buyurduğu şeylerdendir. Müslümanların at sürerek, deveye binerek (harb ile) iktisâb ettiği ganîmetlerden değildir. Bu cihetle, Benû Nadîr malları Resûlullah, salla`llahu aleyhi ve sellem`e mahsûs idi. Resûlullah, âilesinin bir senelik geçimini bundan te`mîn ederdi. Sonra bundan geri kalanı da Allah yolunda gazâ hazırlığı olarak silâha ve ata sarf edilirdi.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in babasını, anasını, Sa`d İbn-i Ebî Vakkas`tan başka bir kişiye fedâ ettiğini söyliyerek hitâb ettiğini işitmedim. (Fakat Uhud günü Sa`d`e): - Ey Sa`d babam, anam sana fedâ olsun! Düşmana ok at! dediğini işittim.
Şöyle rivâyet olunmuştur: Muhakkak bir çok fütûhâta mazhar olan bir cemâat vardır (ki, Peygamber`in Ashâbıdır). Onların kılıçlarının süsü altun, gümüş değildi. Belki o (kahraman) ların kılıçlarının ziyneti kınların, kabzalarına bağlanan sırımla kalay ve demir (den ibâret) di, demiştir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in (bir rivâyete göre Bedir günü) küçük ve toparlak bir çadır içinde: - Yâ Rab! (Peygamberlerine yardım edeceğin hakkındaki) ahdini ve (zafer) va`dini (yerine getirmeği) Sen`den isterim. Allah`ım! Eğer (mü`minlerin helâkini) dileyorsan bu günden sonra Sana ibâdet eden bulunmayacaktır. (Resûlullah ellerini yukarı kaldırarak bu duâsına arkasından rıdâsı düşünceye kadar devâm etmiştir. Ebû Bekr rıdâsını alıp omuzlarına koymuş ve arkasında beklemiştir. Nihâyet) Ebû Bekr Resûlullah`ın elini tutarak: - Bu kadar dilek yetişir yâ Resûla`llah!. Rabb`ına karşı duâda ısrâr buyurdun. (Allah, sana va`dettiği zaferi yakında verecektir) dedi. Bu sırada Resûlullah bir zırh içinde idi. Bu duâdan sonra Resûlullah şu (meâldeki) âyetleri okuyarak çadırdan çıktı: - Her halde (Bedir`deki) bu topluluk yakında hezîmete uğratılacak ve onlar, (Kureyş) arkalarına dönüp gideceler. Belki (bu gidişin müntehâsı) azablarının vaad olunduğu saattir ki, o saat (in azâbı), daha büyük bir belâdır. Ve daha acıdır.
"Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in Abdurrahmân İbn-i Avf ile Zübeyr radiya`llahu anhümâ`ya (bir muhârebede) uyuz oldukları sıra ipekli gömlek giymelerine müsâade buyurdu" dediği rivâyet olunmuştur.
Rivâyete göre, Abdurrahmân İbn-i Avf ile Zübeyr radiya`llahu anhümâ (bir muhârebede) bitlenerek Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e şikâyet ettiklerinde Resûlullah bunların ipekli giymelerine müsâade etmiştir.