Rivâyete göre Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Erkeklerden çoğu (fazîlette) kemâle erdi. Halbuki kadınlardan yalnız Fir`avn`in kadını Âsiye ile İmrân`ın kızı Meryem`den başka hiç biri kemâle erişemedi. (Ümmetimin kadınlarına karşı) Âişe`nin fazîleti de tiridin, başka yemeklere karşı fazîleti gibidir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den rivâyetine göre, Peygamberimiz: Hiç bir kişi için: "Ben muhakkak Yûnus İbn-i Mettâ`dan hayırlıyım, demek muvâfık değildir" buyurmuş ve Yûnus`u babası Mettâ`ya nisbet etmiştir.
Rivâyete göre Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Gelen rivâyete göre, Ebû Hüreyre Resûlulah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işitmiştir: Benim (insanları Cehennem`den korumak için İslâm`a da`vetteki) benzerimle (bâtıl üzerine ısrarda) insanların benzeri şu bir kişinin hal ve şânı gibidir ki o, (odasında) bir ateş (bir mum) yakmış, kelebekler ve şu (sivrisinek gibi) birtakım hayvanlar kendilerini ateşe atmağa başlarlar. Yine Ebû Hüreyre rivâyetle der ki: (Vaktiyle) iki kadın ve kadınlarla berâber onların iki oğlan çocukları vardı. Bunlar (yolda giderken) kurt gelerek bunlardan birisinin (büyük kadının) çocuğunu hemen kapıp gitmiş. Bunun üzerine (çocuğunu kurt kapan büyük) kadın eşi (küçük) kadına: kurt senin çocuğunu götürdü, der. Öbür kadın da: hayır, senin çocuğunu götürdü, der. Nihâyet bu iki hasım muhâkemelerini Dâvud`a arzederler. O da oradaki büyük kadına hükmeder. (Kurdun kaptığı çocuk küçük kadına âit olur). Bunlar muhâkemeden çıkıp Dâvud`un oğlu Süleymân`a giderler. Ve (babasının hükmünü istinâfen) ona bildirirler. O da: haydi bana bir bıçak getiriniz! Çocuğu iki kadın arasında paylaştıralım, demiş. Bunun üzerine küçük kadın: aman öyle yapma, Allah sana rahmet etsin!. Çocuk bu kadınındır, demekle Süleymân da çocuğun küçük kadına âit olduğuna hükmetmiştir.
Gelen rivâyete göre Alî, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Zamânındaki dünyâ kadınlarının hayırlısı İmrân kızı Meryem`dir. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hadîce`dir" buyurduğunu işittim! demiştir.
Rivâyete göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir: Kureyş kadınları, deveye binen (Arab) kadınlarının hayırlısı (ve en iyisi) dir. Onlar, kadınların çocuğa en şefkatlisi, elindeki zevcinin malını sıyânet husûsunda kocaya en riâyetlisidir. (Bu hadîsin râvîlerinden Saîd İbn-i Müseyyeb der ki:) bu rivâyeti müteâkip Ebû Hüreyre: "Meryem Bint-i İmrân asla deveye binmedi" derdi.
Rivâyet olunduğuna göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim: [Allah`dan başka ibâdet olunacak hiç bir ma`bûd yoktur, yalnız Allah vardır, şerîki yoktur; Muhammed de muhakkak Allah`ın kulu ve O`nun Resûlüdür. Îsâ da Allah`ın kulu ve Resûlüdür. Ve (tekvînî bir emir ile) Meryem (in rahmin)e bıraktığı bir kelimesidir. Ve (bu sûretle) Allah tarafından (hayat verilen) bir ruhtur. (Bir zî-hayattır). Cennet (in varlığı) haktır (ve gerçektir). Cehennem de haktır (ve gerçektir)] diye diliyle ikrâr ve kalbiyle tasdîk ederse, Allah o kimseyi (Cennet`in sekiz kapısından hangisini isterse oradan) Cennet`e kor. O, kul hangi amelde olursa olsun (ayırd etmez).
Rivâyete göre Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Beşikte (bir mu`cize olarak) yalnız üç çocuk söylemiştir: (birincisi) Îsâ`dır. (İkincisi) Benî İsrâil zamânında Cüreyc denilen (ruhban) bir kişidir. Cüreyc bir kere (Savmaasında) namaz kılarken anası gelmiş, kendisini çağırmış. Cüreyc: (namazı bozup) anama cevap mı vereyim? Yoksa namaz mı kılayım? diye düşünmüş. (Anası üç def`a çağırdığı halde o namazına devâm etmiş). Bunun üzerine anası: Allah`ım! Bu oğluma fâhişe kadınların yüzlerini göstermedikçe onun canını alma! diye inkisâr eder. Cüreyc Savmaasında bulunduğu sırada bir kadın gelir, musallat olur. Ve ona zinâ teklîf eder. Fakat Cüreyc imtinâ etmekle bu kızgın kadın bir çobana gider, nefsini teslîm eder. Kadın bu cinsî münâsebetten bir oğlan doğurur, (kendisinden sorulduğunda) bu piçi Cüreyc`ten aldığını söyler. Bunun üzerine halk râhibe gelirler ve zavallının Savmaasını (baltalarla, kazmalarla) yıkarlar. Kendisini dışarı çıkarırlar. Cüreyc abdest alır, namaz kılar. Sonra haram-zâdenin yanına gelir: Ey oğul baban kimdir? diye sorar. Çoban! diye cevap verir. Bu garîbeyi gören halk râhibe: Senin ibâdethâneni altından yapacağız! derler: Cüreyc: Hayır, (eskisi gibi) çamurdan yapınız! der. (Üçüncüsü de şudur): Benî İsrâil`den emzikli bir kadın vardı. Bir gün erkek çocuğunu emzirirken yanından yakışıklı ve haşmetli bir süvâri geçmişti. Bunu gören kadın: Allah`ım! Oğlumu bunun gibi (heybetli) kıl! diye duâ eder. Çocuk hemen anasının memesini bırakır, ve süvârîye döner de: Yâ Rab! Beni bunu gibi kılma! diye duâ eder. Sonra ana memesine dönüp emmeğe başlar. Râvî Ebû Hüreyre der ki: (Resûlullah bunu bize hikâye ederken parmağını ağzına koyarak çocuğun emdiğini temsîl etmişti. Bu vaziyet gözümün önündedir.) Şimdi ben, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in parmağını emdiğini görür gibiyim. Bundan sonra da o emzikli kadının yanından bir câriye geçer. Bu def`a da: Yâ Rab! Benim oğlumu şu câriye gibi (hakir) yapma! diye duâ eder. Bu def`a çocuk anasının memesini bırakır da: Yâ Rab! Beni bunun gibi kıl! der. Şimdi kadın çocuğuna: niçin böyle söyledin? diye sorar da çocuk şöyle cevap verir: o süvârî kibirli zâlimlerden birisi idi. Amma şu câriye (ne zavallı kadındır:) sen çaldın, sen zinâ ettin! di(ye iftirâ ede)rler. Habuki o, bunların hiç birisini işlememiş (ma`sûm) bir kadındır.
Gelen rivâyete göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: (Mi`rac gecesi) ben Îsâ, Mûsâ, İbrâhîm (Peygamberler)i gördüm. Amma Îsâ (duru beyaz üzerinde) al çehreli, kıvırcık saçlı, geniş göğüslü idi. Amma Mûsâ kara yağız, uzun boylu, düz saçlı idi. Sanki Sudanlılardan birisi.
Rivâyet olunduğuna göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem demiştir ki: Ben bu gece kendimi rü`yamda Kâ`be`de buldum. Ansızın esmer bir kişi gördüm. Sanki o, esmer insanlardan görülenlerin en güzeli, başının saçı iki omuzu arasında sarkıyordu. (Yeni) taranmış ve arınmıştı da baş (ının saç)ı su damlatıyordu. İki elini iki kişinin iki omuzuna koyarak Beyt`i tavâf ediyordu. (Orada bulunanlara:) bu kimdir? diye sordum. Onlar: bu Meryem`in oğlu Mesîh (Îsâ) dır, dediler. Sonra onun arkasında gayetle kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat ve börtlek, gördüğüm insanlar arasında İbn-i Katan`a en çok benzeyen birisini gördüm. Bu da iki elini bir kişinin iki omuzuna koyarak Beyt`i tavâf ediyordu. (Oradakilere) bu kimdir? diye sordum. Onlar: Mesîh Deccal`dır, diye cevap verdiler.