Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Benimle Peygamberler (zümresin)`in benzeri, şu bir kimsenin meseli ve benzeri gibidir ki, o kişi, bir ev yaptırmış ve binâyı tamamlayıp süslemiş de yalnız bir tuğlası eksik kalmış. Bu vaziyette halk binâya girip gezmeğe başlarlar. Ve (eksik yeri görüp) hayret ederek: Şu bir tuğlanın yeri boş (bırakılmış) olmasaydı! dediler. Ebû Hüreyre radiya`llahu anh`den gelen bir rivâyet tarîkında da: "Şu köşede bir kerpiç yeri boş bırakılmı olmasaydı!" ziyâdesi vardır. Bunun sonunda da Resûlullah`ın: "Ben o (yeri boş bırakılan) kerpicim, ben Hâtemü`n-Nebiyyîn`im" (Peygamberlerin sonuyum!) buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem altmış üç yaşında vefât etti, dediği rivâyet olunmuştur.
Rivâyete göre, müşârün-ileyh doksan dört yaşında bünyesi sağlam, çevik, boyu bosu dimdik olduğu halde şöyle demiştir: Pek iyi bilirim ki (şu yaşımda) kulağımla, gözümle (işitip görerek) müstefîd olmam, ancak Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in duâsı (berekâtı) iledir. Hakîkaten (çocukluğumda) teyzem beni Resûlullah`ın huzûruna götürmüştü. Resûlullah`a: - Yâ Resûla`llah, hemşîre-zâdem hastadır. Onun (şifâsı) için Allah`a duâ buyursanız! demişti. Bunun üzerine Resûlullah bana (âfiyetime) duâ etti (de vücûdum zinde, havassım yerinde olarak yaşıyorum).
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Resûlullah`ın vefâtından bir kaç gün sonra) Ebû Bekr radiya`llahu anh ikindi namazını kıldı. Sonra (mescidden) çıkıp (Alî ile berâber) gidiyordu. (Yolda Alî`nin oğlu) Hasan`ı gördü. Hemen çocuklarla oynuyordu. Ebû Bekr çocuğu tutup omuzuna alarak: - Peygambere benzeyen, Alî`ye benzemiyen (yavru) babam sana fedâ olsun! dedi. Alî ise gülüyordu.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`i gördüm. (Tereddütsüz derim ki:) Hasen İbn-i Alî ona (çok) benzerdi. (Ebû Cuhayfe`nin râvîsi İbn-i Ebî Hâlid İsmâil tarafından) Ebû Cuhayfe`ye: - Resûlullah`ı vasfedip bize bildirseniz!, denildi. O da: - Resûlullah (ın teni, sîmâsı) beyazdı. Siyah saçına beyaz karışmıştı. Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem bize (Benî Süvâa hey`etine) on üç genç dişi deve (hediye) verilmesini emretti. Fakat biz bu develeri almazdan önce Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (Allah`ın dîvânına) alındı, demiştir.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in yâri ve hem-demi olup kendisinden memnûn olduğu -Abdullah İbn-i Büsr`den rivâyete göre (bir kere Harîz İbn-i Osmân tarafından) İbn-i Büsr`e: - Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`i gördün mü, ihtiyar mı idi, diye sorulmuş, O da: - Alt dudağiyle çenesi arasında (ki siyah saçlar arasında) bir kaç beyaz tel bulunuyordu, de(ye kocamadığına işâret et) miştir.
(Resûlullah`ı şöyle ta`rîf ve tavsîf ettiğini) rivâyet etmiştir: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem kavminin orta boylusu idi: ne çok uzun, ne de fazla kısa endamlı idi. Resûlullah ezherü`l-levn idi: (Teni ve sîmâsı, kırmızı rengi iyice emmiş beyazdı) ne (kireç renginde) duru beyazdı, ne de kara yağızdı. Resûlullah (Sûdânîler gibi) kıvırcık, kısa saçlı değildi. Düz, ve uzun saçlı da değildi. O, mu`tedil sarkık saçlı idi. Ona kırk yaşı (nın tamâmı) nda (Vahy) indirildi. Vahy indirilmekte olduğu halde Mekke`de on yıl ikamet etti. Medîne`de de on yıl (yaşadı). Ve başı(nın saçı)nda ve sakalında yirmi tel ak saç bulunmıyarak (Refîk-ı A`lâ`ya = Cenâb-ı Hakk dîvânına da`vet olunup) alındı. (Ve altmış yaşının tamâmında vefât etti).
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem ne ifrat derecede uzundu; ne de kısa boylu idi. O, ne (süt gibi) sâfi beyazdı; ne de kara yağızdı. O, ne kısa kıvırcık saçlı idi; ne de düz uzun saçlı. Kırk yaşını doldurunca Allah onu Peygamber gönderdi. Enes İbn-i Mâlik (bundan sonra, bundan önce rivâyet olunan) hadîsin tamâmını zikretti.
Şöye dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem sîmâca insanların en güzeli idi. Ahlâk i`tibâriyle de en güzeli idi. (Endâmının) yaratılışı cihetiyle de insan (tip) leri (ni)n en güzeli idi. O, ne çok uzundu, ne de çok kısa boylu idi.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem (saçını) boyadı mı? diye sorulmuş. O da: hayır, boyamadı. Çünkü biraz beyazlık onun yalnız -iki göziyle iki kulağı arasına dökülen- iki zülfünde vardı, demiştir.