Rivâyette müşârün-ileyh demiştir ki: hayır, vallahi Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem Îsâ kırmızı (çehrelidir) demedi. Lâkin o, şöyle dedi: Ben bir kere uyumuştum. (Rü`yamda) Kâ`be`yi tavâf ediyordum. O sırada esmer, salıverilmiş düz saçlı bir kişi gördüm. İki kişi arasında onlara dayanarak ve iki tarafa bocala (yarak tavâf edi) yordu. Başı (nın saçı) su döküyordu. Yâhut su akıtıyordu. (Orada bulunanlara:) Bu kimdir? diye sordum. Meryem-oğlu, dediler. Ona iltifat etmek üzere ilerlediğim sırada bir de kırmızı yüzlü, uzun boylu; başı kıvırcık saçlı; sağ gözü sakat, börtlek; sanki salkımındaki emsâlinden dışarı çıkmış iri bir üzüm tânesi. (Orada bulunanlara:) bu kimdir? diye sordum. Deccal`dır, dediler. Ona benzemek cihetiyle halkın en yakın olanı İbn-i Katan`dır.
Rivâyet olunduğuna göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir: Ben Meryem-oğluna nâsın en yakınıyım. Bununla berârebr Peygamberler anaları ayrı, babaları bir evlâdlardır. Benimle Îsâ arasında başka bir Peygamber yoktur.
Rivâyete göre Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ben, Meryem-oğlu Îsâ`ya dünyâ ve âhirette nâsın en yakınıyım. Esâsen Peygamberler baba bir kardeştirler, anaları ayrıdır, dinleri birdir. (Tevhîd dînidir).
Rivâyete göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Bir kere Îsâ İbn-i Meryem bir kişinin hırsızlık ettiğini görmüş de ona: sen çaldın mı? diye sormuş. O da: -ibâdete lâyık Tanrı olmayıp yalnız kendisi lâyık olan- Allah`a yemîn ederim ki, asla ben çalmadım! diye cevab vermiş. Bunun üzerine Îsâ: Allah`a îmân (ve O`nun adına yemîn edeni tasdîk) ettim; kendi gözümü de tekzîb eylerim, demiştir..
Rivâyete göre, müşârün-ileyh (bir kere minber üzerinde hutbe îrâd ederken) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Nâsârâ`nın İbn-i Meryem`i bâtıl üzere medhettikleri gibi siz de beni medhetmekte mübâlâğa etmeyiniz! Şüphesiz ki, ben bir kulum. Binâenaleyh bana: Allah`ın kulu ve O`nun resûlü, deyiniz!" buyurduğunu işittim, demiştir.
Rivâyete göre, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: "İbn-i Meryem gökten sizin yanınıza indiği zaman devlet reîsiniz kendinizden, namazda imâmınız olduğu (Îsâ da imâmınıza iktidâ ettiği) halde bakalım nasıl olursunuz?" buyurmuştur.
Rivâyet olunduğuna göre müşârün-ileyh, Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim demiştir: Deccal çıktığı zaman yanında bir su, bir de ateş bulunacaktır. Fakat halkın ateş sandığı soğuk bir sudur. Soğuk su sandığı da yakıcı bir ateştir. Deccâl`ın zuhûru zamânında sizden her kim işitirse ateş sûretinde gördüğü tarafta bulunsun!. Çünkü o, tatlı soğuk bir sudur.
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in şöyle buyurduğunu işittim demiştir: (Sizden evvelki ümmetler içinde kefen soyan) bir kişiye ölüm gelip çatmıştı da o, hayattan ümîdini kesince âilesine şöyle vasiyet etmişti: ben öldüğümde bir çok odun toplayıp içine ateş veriniz. (Ve beni bu ateşe atınız). Ateş benim etimi yiyerek kemiğime erişinceye kadar bırakınız. Kemiğimi yakınca bu yanmış kemikleri alınız, onu (döğüp) un yapınız. Sonra rüzgârı şiddetli bir günü bekleyiniz. Ve (bu unu fırtınalı günde) deniz içine savurunuz. Âile halkı da vasiyet veçhile yaptılar. Fakat Allahu Teâlâ o (nun zerreleri) ni topladı da ona: - Niçin böyle yaptın? diye sordu. O (kefen soyan) kişi: - Rabbım! Sen`den korkumdan! diye cevap verdi. Bunun üzerine Allahu Teâlâ onu mağfiret eyledi.
Rivâyete göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: İsrâil oğulları zamânında onları (âmirlerin, vâlîlerin ahâlîyi idâre ettiği gibi) Peygamberler idâre ederdi. Her ne zaman bir Peygamber ölürse, onun yerine başkası geçerdi. Şüphesiz ki, benden sonra Peygamber yoktur. Ancak halîfeler bulunur. (Ümmeti bu devlet reisleri idâre eder). Onlar müteaddit de olabilir. Ashâb: - Yâ Resûla`llah! Halîfeler teaddüd ederse (ihtilâf edeceklerinden) bize ne (vechile hareket etmemizi) emredersiniz? diye sordular. Resûlullah: - Birinci ettiğiniz bîate bağlı kalınız! (Çünkü birinci bîat sahîhtir) onlara haklarını veriniz (emirlerini dinleyip itâat ediniz!). Onlara da Allah, riâyet etmeleri matlûb olan haklarınızdan soracaktır.
Rivâyet olunduğuna göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ki, siz, kendinizden önce gelen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını da arşınına tıpatıp muhakkak uyacaksınız!. (Bir derecede ki:) şâyet o ümmetler (daracık) keler deliliğine girseler, siz de muhakkak (onlara uyarak) oraya gir (meğe çalış) acaksınız. (Râvî Ebû Saîd der ki:) biz: - Yâ Resûla`llah! Bu ümmetler Yahûdîlerle Hristiyanlar mı? diye sorduk. Resûlullah: - Onlardan başka ya kim olacak? buyurdu.