Resûlullah`ı şöyle vasf ettiği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem uzunla kısa boy arası mu`tedil bir endamda yaratılmıştı. Onun iki omuzu arası genişti. İki kulağı yumuşağına kadar inen gür saçı vardı. Ben (günün birisinde) Resûlullah`ı kırmızı (ve yeşil çubuklu) bir libâs içinde görmüştüm. Kat`î olarak derim ki: ben, güzellikte ona denk olabilecek hiç bir şey görmedim.
- Bize söyler misin Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in yüzü kılıç gibi (parlak) mı idi? diye sorulmuş. O da: - Hayır, kılıç gibi değil, ay misâli (parlak ve toparlak çehreli) idi, diye cevap verdiği rivâyet olunmuştur.
"Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`i güneşin en sıcak zamânı gün ortasında Bathâ (mevkiin) de namaz kılarken gördüğü ve karşısında ucu demirli bir harbe bulunduğu" rivâyet olunmuştur. Bu hadîs yukarıda geçmiştir. Buradaki rivâyette Ebû Cuhayfe (şunları da) söylemiştir: Halk, Resûlullah`ın iki elini tutmağa ve onu yüzlerine sürmeğe başladılar. Ben de Resûlullah`ın elini tuttum. Ve yüzüme sürdüm. Bir de ne göreyim, onun eli (o sıcak zamanda) kardan daha serindi. Râyiha cihetiyle de miskten daha hoş kokulu idi, demiştir.
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in: [Ben, -devirden devre ve âileden âileye intikal (ile ıstıfâ`) eden- Âdem oğulları soylarının en temizinden naklolundum. Nihâyet şu içinde bulunduğum (Hâşimî) câmia (sın) dan neş`et ettim] dediği rivâyet olunmuştur.
Şöyle rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (alın) saçını, (perçemini) alnının üstüne bırakırdı. Müşrikler ise cebhenin iki tarafına ayırır (bırakır) lardı. Ehl-i Kitâb olanlar da alınlarına salıverirlerdi. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem, hakkında (müsbet, menfî) hiçbir şey ile emrolunmayan hallerde Ehl-i Kitâb`a uygun olmaktan hoşlanırlardı. Sonraları Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem de başı(nın saçı)nı iki tarafa (ayırıp) bırak (makta mahzur görme) di.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem sözünde, fiil ve hareketinde taşkınlık yapacak seciyyede değildi. Taşkınlık da yapmış değildir. Abdullah, herkese: İyi biliniz ki, sizin en güzel huylunuz, en hayırlı olanınızdır, derdi.
Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (dünyâ işlerinden) iki şey arasında muhayyer kılındı mı o, muhakkak onlardan en kolayını alırdı. Şu kadar ki, o kolay şey günah olmaya. Eğer günâhı mûcib olursa, o kolay şeyden halkın en uzak bulanın Resûlullah olurdu. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem kendisi için kin tutup öç almamıştır. Meğer ki, Allah`a karşı hürmetsizlik edilmiş ola. Bu halde irtikâb edilen hürmetsizlik sebebiyle Allah için (öfkelenir,) intikâm alırdı.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben hayâtımda Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in elinden daha yumuşak hiç bir ipeğe, hiç bir dîbâya yapışmadım. Yine ben ömrümde Resûlullah`ın kokusundan daha hoş bir koku da ebedî koklamadım.
"Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem hayâ cihetiyle kendi köşesinde oturan bâkir kızdan daha çok utangaçdı" dediği rivâyet olunmuştur.
(Metni ve senedi bundan evvelki hadîse benzeyen) diğer bir rivâyette de (ziyâde olarak): Resûlullah bir şeyden de hoşlanmazsa (onu sâhibinin yüzüne vurmazdı;) hoşnutsuzluğu (yalnız) yüzünde (görülüp) bilinirdi, (denilmiştir).