Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in: "Her Peygamber ümmetinin güvendiği bir kimsesi vardır. Ey Muhammed ümmeti, bizim mu`temedimiz de Ebû Ubeyde İbn-i Cerrah`dır!" buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`i gördüm ki, o, Hasan İbn-i Alî`yi omuzuna alarak: Allahım, ben bunu seviyorum, bunu Sen de sev! buyuruyordu, dediği rivâyet olunmuştur.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e hiç bir kimse Hasan İbn-i Alî radiya`llahu anhumâ kadar çok benzer değildi, dediği rivâyet olunmuştur.
Şöyle rivâyet olunmuştur: İbn-i Ömer`e (Iraklı) bir kimse sinek öldüren ihramlı kişi (nin hâlin)den sormuştu. İbn-i Ömer (hayret ederek): - Irak halkı sinek (öldürmek cinâyet olup olmadığını) soruyorlar. Halbuki onlar (vaktiyle) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in kızı (Fâtıma`)nın oğlu (Hüseyn`)i öldür(mekten çekinme)mişlerdi. (O Hüseyin ki, kardeşi Hasan`la haklarında) Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: - Onlar benim dünyâdan (öpüp kokladığım) iki Reyhân`ımdır, buyurmuştur.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem bir kere beni bağrına bastı da: - Allahım buna hikmet öğret! Bir rivâyette de: Allahım buna kitab (Kur`ân) öğret! diye duâ buyurdu.
Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`in: Zeyd`in, Ca`fer`in, İbn-i Revâha`nın şehîd olduklarını (minber üzerinde) haber verdiği rivâyet olunmuştur. Enes, Hadîsin geri kalan kısmını da zikretmişti ki, bu da yukarıda (Tecrîd`de) geçti. Sonra Enes (rivâyetine devâm ederek): - En sonu sancağı Allah`ın kılıçlarından bir kılıç (olan Hâlid eline) aldı. Nihâyet Allah mücâhidlere (zafer ve halâs kapısın) açtı, demiştir.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in Kur`ân okumayı dört kişiden iste(yip al)ınız! buyurduğunu işittim: Abdullah İbn-i Mes`ûd`dan -Resûlullah isimleri saymağa İbn-i Mes`ûd`dan başladı- Ebû Huzeyfe`nin kölesi Sâlim`den, Übey İbn-i Kâ`b`dan, Muâz İbn-i Cebel`den.
Gelen bir rivâyete göre, Âişe-i Sıddîka kardeşi (Zâtü`n-Nitâkayn) Esmâ`dan âriyet bir gerdanlık almıştı. Sonra bu gerdanlığı (bir seferde Beydâ mevkiinde) kaybetmişti. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem, Ashâb`ından bâzı kimseleri -ki, Üseyd İbn-i Hudayr da aralarında idi- onu aramağa gönderdi. Onlara bu sırada namaz vakti erişmişti. (Su bulamıyarak) abdestsiz namaz kılmışlardı. Sonra Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelince, bunu arzetmişlerdi. Bu vâkıa üzerinedir ki, Teyemmüm âyeti nâzil olmuştur. Bundan sonra râvî Urve, hadîsin geriye kalan kısmını rivâyet etmiştir. Hadîsin bu parçası ise Teyemmüm bahsinde geçmiştir.
Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Buâs günü, Allah`ın kendi Resûl`ü salla`llahu aleyhi ve sellem için hazırladığı bir gündür ki, bu (muhârebe) nin (netîcesi) üzerine Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (Medîne`ye) hicret etmişti. Bir halde ki (hicret sırasında) muhârib (Evs ile Hazrec) lerin cemiyetleri dağılmış, eşrâfı öldürülmüş ve yaralanmıştı. Bu perîşanlık üzerine Allah, muhâriplerin (Ensâr`ın) İslâm câmiasına girmeleri için bu günü Peygamber`i salla`llahu aleyhi ve sellem`e hazırlamıştır.
Rivâyete göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem: Eğer Hicret (dînî bir emir ve ibâdet) olmasaydı muhakkak ben (kendimi) Ensâr`dan (bir kişi saymış) olurdum! buyurmuştur.